Sıradışı yönetmen Ahmet Uluçay hayatını kaybetti 0 Kommentare

İSTANBUL - ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ filminin ödüllü yönetmeni Ahmet Uluçay beynindeki tümör nedeniyle hayatını kaybetti. Uzun süredir tedavi gören Uluçay, tedavisi için son olarak geldiği İstanbul'da akşam saatlerinde yaşamını yitirdi. Uluçay, gençlik yıllarından itibaren kısa metrajlı filmler çekerek sayısız ödül almıştı. Hep uzun metrajlı bir film çekmeyi hayal eden Uluçay, bu hayalini 2001 yılında Karpuz Kabuğunda Gemiler Yapmak filminin çekimlerine başlayarak gerçekleştirmişti. Uluçay maddi imkansızlıklar nedeniyle filmi bin bir güçlükle 2004 yılında vizyona sokmayı başardı. Film vizyona girer girmez, sayısız ödüle layık görüldü. Ahşap tripod ve amatör kamerayla çekimleri tamamlanan film yurtdışında da büyük ses getirmiş, dünyaca ünlü yönetmenler Uluçay'ı ziyaret etmek için dünyanın çeşitli yerlerinden Türkiye'ye gelmişti. Uluçay son filmi Bozkır'da Deniz Kabuğu'nun da çekimlerini hastalığı nedeniyle bırakmıştı. Uluçay için yarın saat 11.00'de Beyoğlu Emek Sineması'nda bir tören düzenlenecek. Uluçay'ın cenazesi daha sonra Kütahya'nın Tavşanlı ilçesi Tepecik beldesinde toprağa verilecek.ANF NEWS AGENCY

Savcılık Guantanamo işkencesini ‘orantılı’ buldu 0 Kommentare


BURSA - Bursa Cumhuriyet Savcılığı, Bursa Emniyet Müdürlüğü’nde Ender Bulhaz Aktürk adlı gence yapılan işkenceleri “orantılı güç” olarak kabul etti. Savcılık, Adli Tıp Kurumu’nun raporunda da yer alan işkence bulgularının “öldürücü” olmadığına vurgu yaparak, işkenceci polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Aktürk’e gözaltında Guantanamo işkencesi olarak da bilinen “waterboarding- su işkencesi” de yapılmıştı.Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı geçtiğimiz günlerde verdiği bir kararla açık bir biçimde işkencecileri korudu. Savcılık, Ender Bulhaz Aktürk adlı gence uygulanan “su işkencesi” dâhil çeşitli işkence yöntemlerini “orantılı güç” olarak saydı. Savcılık, kararında, Adli Tıp Kurumu’nun işkenceyi belgeleyen raporuna da atıfta bulundu. Ancak savcılık, Ender Bulhaz Aktürk işkence sonucu ölmediği için polisler hakkında kovuşturma yapılamayacağına karar verdi.Ender Bulhaz Aktürk adlı genç Bursa’nın Kestel ilçesinde kimlik kontrolü sırasında bir polisin öldüğü olayla ilgili olduğu iddiasıyla 18 Mart 2009 tarihinde gözaltına alınarak, Kestel İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Buradan Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Aktürk, Kestel Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanarak Bursa H Tipi Cezaevi’ne konuldu.İŞKENCE KAMERALARA YANSIDIAvukatların başvurusuna rağmen iki gün boyunca Bursa polisinin gözaltında olduğunu kabul etmediği Aktürk’ün işkence gördüğü adliyeye çıkartıldığı sırada kameralara yansıdı. Buna göre, yüzü şiş ve morluklarla dolu olan Aktürk, ayakta duramıyordu ancak iki kolundan tutan polisin yardımıyla yürüyebiliyordu. “Tazyikli su, ters askı, buza yatırma, dayak” gibi işkence yöntemlerinin yanı sıra Amerikan yönetiminin Guantanamo Üssü’nde uyguladığı “su işkencesi”nin yapıldığı, hem Aktürk’ün beyanlarında hem da avukatlarının açıklamalarında yer aldı. Bu açıklamaların ardından Adli Tıp Kurumu ile Aktürk’ün sevk edildiği iki hastanenin verdiği raporlar, işkenceyi belgeledi.İŞKENCE RAPORLARLA BELGELENDİEnder Bulhaz Aktürk’e ilk rapor, 18 Mart 2009 tarihinde Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi tarafından verildi. Söz konusu raporda, daha gözaltının ilk saatlerinde Aktürk’ün “kaba dayak işkencesi”ne maruz kaldığı anlaşıldı. Bu işkencenin sonuçları söz konusu raporda şöyle yer aldı: “Sırt kısmında künt tramvaya bağlı sıyrık tarzı yüzeysel yaralanmalar, frontal bölgede künt travmaya bağlı hafif ekimatik lezyonlar mevcut. Ayrıca her iki el bileğinde kelepçe takılmasıyla olduğu düşünülen ekimatik lezyonlar görüldü.”ADLİ TIP KURUMU DA İŞKENCEYİ BELGELEDİEnder Bulhaz Aktürk’ün işkenceye ilişkin anlatımları ile işkence izleri, Bursa Adli Tıp Kurumu tarafından 20 Mart 2009 tarihinde düzenlenen raporla da tespit edildi. Raporda, Aktürk’ün genital bölgesi de dâhil olmak üzere vücudunun neredeyse bütün bölgelerinde 10 santimetre çapına ya da uzunluğuna kadar ulaşan yaralar, çizikler, morluklar tespit edildiği belirtilerek, bulgular ayrıntılı bir biçimde yer aldı.SAVCILIK İSE İŞKENCECİLERİ AKLADIBursa Cumhuriyet Savcılığı ise bütün çıplaklığıyla ortada olan işkenceyi akladı. Aktürk’ün avukatlarının 7 polis hakkında “görevi kötüye kullanma ve işkence yapmak” suçlamasıyla yaptıkları başvuruyu değerlendiren savcılık, kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Savcılık kararında, Aktürk’e yapılan bütün işkenceleri “orantılı güç” olarak saydı. Savcılık kararında, “Adli Tıp Kurumu’nun 15 Nisan 2009 tarihli raporlarında belirlenen arazların şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikle olduğunun belirtildiği” şeklindeki ifade dikkat çekti. Savcılık bu kararıyla işkencenin varlığını kabul etmiş oldu ancak Ender Bulhaz Aktürk işkence sonucu ölmediği için kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Bursa savcılığı ayrıca, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Terörle Mücadele Yasası ve Türk Ceza Kanunu’na atıfta bulunarak, “ölçülü şiddet kullanımının” bu yasalarda da yer aldığını belirtti. ANF NEWS AGENCY

Auschwitz'e gönüllü giren bir mahkûm... 0 Kommentare



Herkes kaçma hayalleri kurarken, o üniformasını bir Yahudi mahkûmla değiştirerek Auschwitz'e gönüllü girmiş. 'Tarihe tanıklık etmeliydim' diyen, bugün 91 yaşında olan İngiliz asker tehlikeli deneyini ilk kez anlattı...
LONDRA - Herkes kaçma planları yaparken o, Auschwitz’e girme planları yapıyordu. Bugün 91 yaşında olan Denis Avey adlı İngiliz askeri, Auschwitz’de yaşananlara tanıklık yapmak için gizlice içeri girdiği o geceyi anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Yahudileri tuttukları en büyük kamplardan olan Auschwitz’de bir gün geçiren Avey, yaşananları anlamak ve tarihe tanıklık etmek için bu tehlikeli deneyi gerçekleştirdiğini söylüyor. Derbyshire’de yaşayan Avey Nazi askerlerince tutuklanıp Auschwitz’la bağlantılı, görece güvenli bir kampa konulmuş. Ancak o bu durumu Auschwitz’e girme fırsatı olarak değerlendirmiş: “Üniformamı bir Yahudi mahkumunkiyle gizlice değiştirip içeri girdim, kimse durdurmadı. Yahudi mahkum da bizim kampta bir gece geçirmiş oldu. Bu onun için bir geceliğine iyi yemek demekti.” İçeride ajanlık da yapmış Auschwitz’i ‘yeryüzündeki cehennem’ olarak tanımlayan Avey’e göre orada değil insanın bir hayvanın bile yaşaması imkansızdı. Tüm gece kampta kalan Avey, Yahudilerin çığlıklarının rahatsız edici olduğunu anlatıyor. “Yahudiler hiç konuşmuyor, sorulara cevap vermiyorlardı. Şartlara odaklanmaya çalışıyor, eski günlerden konuşmaktan hoşlanmıyorlardı” diyor. 1945 yılında yaşadığı o geceyi hiçbir zaman unutamadığını anlatan İngiliz askeri “Bugünün şartlarından bakınca olanlar insanlık dışı geliyor ama o zaman için daha normaldi” diye konuşuyor. Kampta yaklaşık 3 milyon insanın kaldığını anlatan Avey onlardan biri için ‘ajanlık’ yaptığını da ekliyor. Ernst Lobethall adlı Yahudi mahkumla diğer binalarda kalan annesi ve kardeşi arasında haber taşıdığını anlatan Avey, Lobethall için sigara da temin etmiş. Lobethall’a gerçek kimliğini söylemeyen Avey, Lobethall’ın kamptan kurtulduğunu ve anılarında kendisinden ‘kızıl asker’ diye söz ettiğini anlatıyor. Avey daha sonra birkaç kez daha içeri girmeyi başarmış. Avey, “Olanları kendi gözlerimle görmeli, kendi kulaklarımla işitmeliydim. Orada Nazilerin Yahudiler’e yaptıklarını kendi gözlerimle gördüm, onlar için küçük de olsa bir şeyler yaptım” diyor. (bbc)

Türkiye'nin Youtube yasağı AİHM'e taşındı 0 Kommentare


İnternet Teknolojileri Derneği (INETD), Türkiye'de Youtube internet sitesine getirilen yasağı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdı.Youtube internet sitesine erişimin 5 Mayıs 2008'de engellendiğini hatırlatan INETD Başkanı Mustafa Akgül, zarar gören üyeler ve tüm ülke adına, Youtube yasağının hukuka ve kamu yararına aykırı olduğu gerekçesiyle ilgili mahkemeye itiraz ettiklerini ifade etti.Ancak mahkeme'nin, 'İtirazın kararın ilk haftasında yapılması gerektiği' gerekçesiyle itirazı reddettiğini belirten Akgül, 'Bir üst mahkeme ise gerekçelerimizle yaptığımız itirazı hiçbir gerekçe ve görüş belirtmeden reddetti. Ülkemizde itiraz edebileceğimiz başka makam kalmadığı için geçen hafta AİHM'ne başvurmak zorunda kaldık' dedi.ANF

Küreselleşme karşıtları Cenevre'yi ateşe verdi 0 Kommentare


İsviçre’nin Cenevre kentinde Kapitalizm karşıtı protestocular banka, dükkan ve kafelerin camlarını kırdı, araçları ateşe verdi. Organizatörleri arasında sendikalar ve İsviçre Yeşil Partisi’nin de bulunduğu gösteriye katılanlar, pazartesi günü başlayacak ve 3 gün sürecek Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) konferansının protesto edilmesini istedi.

Şüpheli asker ölümü AİHM'e gidiyor 0 Kommentare


ADANA - Şırnak'ta askerlik yaparken intihar ettiği ileri sürülen er Sedat Horuz'un ailesi, çocuklarının intihar ettiğine inanmadıklarını belirterek, ‘’Olayla bilgi alamıyoruz, yetkililer sürekli geçiştiriyor, otopsi raporu verilmiyor. Mahkemeye gideceğiz’’ dedi.Şırnak'ta şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Sedat Horuz'un babası Zeki Horuz ve Ağrı'nın Eleşkirt ilçesinde askerlik yaparken eylül ayında intihar ettiği ileri sürülen er Volkan Kamalak'ın babası Hayri Kamalak basın açıklaması yaptı.CİNAYETE KURBAN GİTTİZeki Horuz, oğlunun intihar ettiğine inanmadıklarını belirterek, olayla ilgili kimsenin kendilerine bilgi vermediğini kaydetti ve "Oğlumun cinayete kurban gittiğini biliyorum. İntihar etti diye iftira atılıyor. Hiç bir delil yok " dedi. Oğlunun şüpheli ölümünün ardından bir gün sonra kendilerine haber verildiğini aktaran Horuz, "Oğlumuzun cenazesini göreceğiz dememize rağmen onu bir paket gibi önce Diyarbakır'a ardından da Adana Askeri Hastanesi'ne gönderildi. Oğlumun bir sorunu varsa bana bildirilmesi lazımdı" ifadelerini kullandı.HAKLARIMIZI ARAYACAĞIZOrtadaki delillerin intihar olmadığını gösterdiğini belirten baba şöyle konuştu: "Ortadaki deliller binde bir dahi intihar olasılığını göstermezken verilen karar oğlumu ikinci kez öldürmüştür. Neye mal olursa olsun haklarımızı arayacağım. Oğlunuz intihar etti demeleri evlatlarımızın ölümünden acı geliyor. Çatışmada ölmesi başka, intihar süsü verilerek ölüm nedenleri gizlenmesi başka." ORTADA DELİL YOKAilenin avukatı Kemal Derin ise Horuz'un ölümüyle ilgili hiçbir detaylı bilginin kendilerine verilmediğini, bu durumun da şüphelerini artırdığını kaydetti. İntihara ilişkin hiçbir delilin olmadığını vurgulayan Derin, ''Sedat'ın kendini vurduğu dışında hiçbir şey söylenmedi, otopsi tutanağının aileye gönderilmemesi olayın intihar olmadığı yönündeki şüpheleri doğruluyor.’’ TUTUKANAK VERİLMİYOROtopsi tutanağına ulaşmalarının engellendiğini kaydeden Derin, tutanağın aileye en kısa sürede verilmesini istedi.Hayri Kamalak da kendi oğlunun da intihar ettiğinin söylendiğini, hukuksal mücadelelerine devam edeceklerini, bir sonuç alamadıkları takdirde konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğini söyledi.ŞÜPHELİ ASKER ÖLÜMLERİTürk ordusu içerisinde son aylarda şüpheli Kürt asker ölümlerinde ciddi bir artış yaşandı. ANF kayıtlarına göre Kasım ayında en az 4 asker şüpheli bir şekilde hayatını kaybederken Ekim’de 4, Eylül’de 1, Temmuz’da 2, Haziran’da 1 asker, Nisan’da 2, Mart’ta 1, Şubat’ta 1 asker şüpheli şekillerde öldü. Gerçek rakamın daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. ANF NEWS AGENCY

İsviçre 'ezan sesine' hayır dedi 0 Kommentare


CENEVRE - İsviçre’de minare inşasıyla ilgili yapılan referandumda halkın çoğunluğu yasak getirilmesi yönündeki teklife onay verdi. Referandum sonucuna göre İsviçre anayasasına “minare inşaatı yasaktır” ibaresinin eklenmesi kesinlik kazandı. İsviçre’nin saygın kamuoyu yoklama şirketi Gfs.Bern’in tahminlerine göre halkın yüzde 59’u minarenin yasaklanmasına “evet” dedi. Gfs.Bern Başkanı Claude Longshaps, devlet televizyonu DRS’den elde ettikleri verilere göre 26 kantondan yarısının sonuçların yasağı onayladığını söyledi.Geçtiğimiz hafta yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın sadece yüzde 37’sinin, minare yasağından yana olduğu gözönünde bulundurulduğunda, halkın son bir hafta içinde büyük bir eğilim değişimi gösterdiği görülmektedir.Minare yapımı yasağının onaylandığı yönündeki ilk haberi Fransızca yayın yapan resmi TSR televizyonu geçmişti. TSR, sandıkların kapanmasından yarım saat sonra geçtiği haberde, "ilk sonuçların yasaklama girişiminin kabul edileceğini gösterdiğini, bu yönde bir eğilim bulunduğunu" belirterek, sonucun büyük sürpriz olarak yorumlamıştı.Referandumun resmi sonuçlarının akşam saatlerinde açıklanması bekleniyor. Yabancı karşıtı, İsviçre Halk Partisi (SVP) ile Federal Demokratik Birlik (EDU) tarafından toplanan imzalar sonucu gerçekleşen referandum Cenevre’deki merkezi bir camide minare yapılmak istenmesi ardından gündeme geldi. SVP cami ve minareyi “radikal islamcıların sembolü” olarak tanımlarken, hükümet ile parlamento, yasaklamanın anayasadaki din eşitliğine aykırı olduğunu söyleyerek karşı çıktı.Nüfusu 7,5 milyon olan İsviçre'de, Müslümanlar yüzde 6'lık bir kesimi oluşturuyor. 300 bin kişilik Müslüman nüfusun çoğunluğunu, savaş sırasında eski Yugoslavya topraklarından kaçan Bosnalı ve Kosovalı Müslümanlar ile Kürt ve Türkler oluşturuyor. ANF NEWS AGENCY

Mersin ve İstanbul’da göstericilere polis saldırdı 0 Kommentare


MERSİN - Mersin Yenipazar Mahallesi'nde PKK’nin kuruluş yıldönümü ve Öcalan'ın sağlık durumunun kötüleşmesini protesto eden gençlere silahla karşılık veren polisin açtığı ateş sonucu iki kişi yaralandı. İstanbul’da da polis ile göstericiler arasında çatışma çıktı.Mersin'de Öcalan'ın İmralı'daki koşullarını protesto etmek ve PKK'nin 31. kuruluş yıldönümünü kutlamak amacıyla saat 14.00 itibariyle başlayan gösteriler şiddetlenerek devam ediyor. Mersin'in Akdeniz İlçesi Çilek Mahallesi'nde yapılan gösterilerde Adana-Mersin Otoyolu ve Tren yolu trafiğe kapatılırken, polisin gaz bombaları ve plastik mermilerle göstericileri karşılık vermesinin ardından olaylar Yenipazar, Güneş ve Şevket Sümer Mahallesi'ne de sıçradı.Şevket Sümer Mahallesi'nde bir araya gelen yüzlerce genç, ellerindeki molotofkokteyli ve havai fişeklerle Siteler Polis Karakolu'na saldırdı. Havai fişeklerle karakolu hedef alan göstericilere polisler, gaz bombası ve plastik merminin dışında gerçek kurşunlarla da karşılık verdi. Polisin karakolun içinden açtığı ateş sonucu Şahin Arslan isimli 16 yaşındaki çocuk, göğsünden ve kolundan aldığı 2 kurşunla yaralandı. Yaralanan Şahin, Mersin Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak, tedavi altına alındı. Ayrıca ismi öğrenilmeyen bir göstericinin daha yaralandığı bildirildi.SIKI GÜVENLİK ÖNLEMİÇıkan olaylar sırasında Siteler Polis Karakolu'nun bulunduğu cadde savaş alanına döndü. Mahalleye takviye polis ekiplerinin gönderilmesi ile karakol sokağındaki gösteriler son bulurken, polislerin karakol çevresindeki bekleyişi ve güvenlik önlemi devam ediyor. Mersin'in Şevket Sümer, Yenipazar ve Güneş mahallelerinde ise gösteriler ara sokaklarda devam ediyor. TARSUS'TA GÖSTERİLER SONA ERDİÖte yandan Tarsus'un Barbaros, Şahin, Fahrettinpaşa, Gazipaşa, Tozkoparan ve Girne mahallelerinde ve Toroslar'ın Kurdali Mahallesi'nde de polisler ve göstericiler arasında çatışmaların çıktığı öğrenildi. Tarsus'taki gösterilerin ara sokaklarda devam ettiği öğrenilirken, Toroslar İlçesi'ndeki gösterilerin ise son bulduğu öğrenildi.İSTANBUL’DA POLİSLE ÇATIŞMAÖte yandan PKK'nin 31. kuruluş yıl dönümünü kutlamak ve Öcalan'ın İmralı'daki koşullarını kınamak amacıyla gösteri yapan gruba polisin müdahale etmesi sonucunda çatışma çıktı. Okmeydanı Anadolu Kahvehanesi önünde bir araya gelen kalabalık bir grup PKK'nin 31. kuruluş yıl dönümünü kutlayarak, Öcalan'ın İmralı koşullarını protesto etti. Havai fişek gösterisi yapan grup, yola molotofkokteyli atarak yolu bir süre trafiğe kapattı. Tazyikli su ve gaz bombaları kullanarak panzerlerle gruba müdahale eden polise, göstericilerin molotofkokteyli ile cevap vermesi üzerine çatışmalar başladı. Bir anda savaş alanına dönen Okmeydanı'nda molotofkokteylinin isabet ettiği akrep olarak bilinen bir polis aracı yanmanın etkisiyle büyük oranda hasar gördü. Ara sokaklara dağılan göstericiler ile polis arasında çatışmalar devam ediyor.ANF NEWS AGENCY

İran'dan yeni meydan okuma 0 Kommentare


TAHRAN - Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) son kararı ardından misillemeye geçen İran on yeni uranyum zenginleştirme tesisi inşa edeceğini duyurdu. İran'da parlamentosu da Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'a UAEK'yle işbirliği düzeyinin azaltılması çağrısında bulundu. Amerika yönetimi ise İran'ın yeni bir ihlalde bulunmakla suçladı.İran'ın resmi haber ajansı İRNA, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad başkanlığında bugün toplanan bakanlar kurulunun, Natanz nükleer santrali ölçeğinde on yeni uranyum zenginleştirme tesisinin inşası için Atom Enerjisi Kurumuna yetki verdiğini duyurdu.Buna göre kurum, ülkenin farklı bölgeleri için önerilen beş tesisin inşası için iki ay içinde hazırlıklara başlayacak, diğer tesisler için ise yer belirleyecek.Hükümetin, dördüncü kalkınma planı doğrultusunda ülkenin ihtiyacı olan 20 bin megavatlık elektrik üretimi için bu yeni tesisleri inşa etmesi gerektiği belirtildi.500 BİN YENİ SANTRİFÜJ YAPILACAKAhmedinejad da konuşmasında öngörülen elektrik miktarını üretebilmek için halihazırdaki ölçeğe göre 500 bin yeni santrifüj yapılması gerektiğini söyledi.Ürettikleri yeni nesil santrifüjlerdeki kapasitenin yüksekliği sayesinde bu sayının aşağı çekilebileceğini belirten Ahmedinejad, "Öyle bir noktaya ulaşmalıyız ki, yılda 250-300 ton yakıt üretebilelim. Bunun için hızlı ve yeni santrifüjlerden yararlanmamız gerekir" dedi.Ahmedinejad, Tahran'daki reaktörlerin ihtiyacı olan yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum konusunun ise çarşamba günkü toplantıda görüşüleceğini bildirdi.PARLAMENTODAN ÇAĞRI: UAEK’YLA İŞBİRLİĞİ AZALTILSINÖte yandan Atom enerjisi Kurumu'nun Tahran yönetimini bir uranyum zenginleştirme tesisini gizlemesi nedeniyle sert şekilde uyarması ardından İran'da parlamento, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'a UAEK'yle işbirliği düzeyinin azaltılması çağrısında bulundu.UAEK'nın İran'la ilgili önceki gün kabul edilen karar tasarısında, Tahran'ın BM Güvenlik Konseyi kararlarına da bugüne kadar yapılan tüm uyarılara rağmen uymayarak uranyum zenginleştirme faaliyetlerini aralıksız sürdürdüğü ifade edilmişti.Kararda ayrıca Kum kenti yakınlarındaki tesiste uranyum zenginleştirme çalışmalarının durdurulması ve yeni ve gizli tesis inşa planı olmadığının teyit edilmesi isteniyor.Tahran'a karşı kararlara genellikle destek vermeyen Rusya ve Çin'in de bu son kararda onayı bulunuyor. Ancak bunun, bu iki ülkenin, Tahran'a yönelik yaptırımlara destek verdikleri anlamına gelip gelmediği netlik kazanmadı.LARİCANİ: PAZARLIK ARAYIŞINDALARKarara tepki gösteren İran Parlamentosu'nun açıklamasında hükümetten, BM Güvenlik Konseyi'nin düşmanca ve siyasi tutumuna karşılık UAEK ile işbirliği düzeyini azaltacak önerileri meclise sunması istendi.Meclis Başkanı Ali Laricani, Atom Enerjisi Kurumu'nun kararının ABD ve diğer güçlerin ''demode oyunlara giriştiklerini'' ve ''pazarlık arayışında olduklarını'' ortaya koyduğunu kaydetti.ABD ELEŞTİRDİÖte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı, uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin tamamen askıya alınması istenmesine rağmen 10 yeni nükleer tesis inşa edeceğini açıklayan İran'ın yeni bir ihlalde bulunmakla suçladı.ANF NEWS AGENCY

Arılar erozyonu önlüyor 0 Kommentare


Dünyanın en önemli tozlayıcı böceği olarak bilinen arılar toprağı tutan bitkilerin tozlaşmasına destek olarak yayılmasını sağlıyor, bitkisel üretiminin yüzde 75'inde aktif rol oynuyor.Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, 2007 yılında hava şartları nedeniyle 60 bin tonda kalan bal üretiminin 2008 yılında 75 bin ton civarında gerçekleştiğini söyledi. Türkiye'de yaklaşık 4,5 milyon arılı kovan bulunduğunu dile getiren Yılmaz, bu kovanların 3 milyon 300 binini kayıt altına aldıklarını, diğerleri konusunda da çalışmaların sürdüğünü bildirdi.Bitkilerin üremesi katkıBal üretilmese bile arıların beslenmesi, üretilmesi ve sayılarının artırılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: 'Bitkisel üretim arılar sayesinde oluyor. Dünyada en önemli tozlayıcı böcek olan arılar, tozlaşmayı sağlayarak toprağı koruyan otsu ve odunsu bitkilerin yayılmasında önemli rol üstleniyor. Bitkilerin yayılması erozyonu önlüyor. Toprağa tohum düşmeden bitkilerin yayılması ve üretiminin devamı mümkün değil. Endemik bitkiler bile arılar sayesinde korunuyor, gelişiyor. Arıların bir kaç yıl görev yapmadığını düşünün. Endemik bitkiler yok olur, erozyon hızlanır.' Yılmaz, bu faydasının yanı sıra arıların bitkisel üretimin yüzde 75'inde aktif rol oynadığını belirterek, yurt dışında yapılan araştırmalara göre, insan gıdasını oluşturan bitkilerin önemli bölümünün arıların yaptığı tozlaşmaya ihtiyaç duyduğunu bildirdi.ABD'de arılar yol olmuştuABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede, tarımsal üretimde arılara büyük önem verildiğini ifade eden Yılmaz, 'ABD'de arıların yeterli dölleme yapmaması nedeniyle 2007 yılında tarımsal üretimde zararın 15 milyar dolar olduğu söyleniyor. Arıların ABD ekonomisine katkısı milyarlarca doları buluyor. Arıların çalışması, dölleme yapabilmesi için yoğun çaba harcanıyor' dedi. Yılmaz, ABD'li çiftçilerin arıcılara verdiği kira ücretinin toplam 40 milyon doları bulduğunu belirterek, 'Arıcı gidiyor belirlenen bahçe ve çevresine konaklıyor. Arıcıların gelirinin yüzde 60'ı kiradan geliyor. Bizim ülkemizde bu tersine işliyor. Avrupa ülkeleri ve ABD'de kovan kiralama yöntemi yaygın iken Türkiye'de arıcılar kovuluyor. Asıl üretici arılardır. Bal arıları korumak zorundayız' diye konuştu. BURSA

Cumartesi Anneleri: Nereye gidelim? 0 Kommentare


Gözaltında ya da faili meçhul şekilde hayatını kaybedenlerin yakınlarının Cumartesi eylemleri 244. haftasında da devam etti. Türkiye’nin artık adaletine inanmadıklarını ifade eden kayıp yakını Hanife Yıldız, “Bu ülkenin artık ne adaletinde ne de topağında gözümüz kalmadı. Her seferinde bölücülükle suçlanıyoruz. Nereye gidelim? Bize başka bir ülke gösterin de oraya gidelim” dedi.İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon tarafından kayıp yakınlarının katılımıyla 244 haftadır devam eden Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Lisesi önündeki oturma eyleminde bir kez daha adalet talep edildi. Bayramda gidip gözyaşı dökecek bir mezarları bile olmadığını ifade eden kayıp yakınları, faillerin bir an önce bulunup yargı önüne çıkarılmasını istedi.“Failler belli kayıplar nerede” yazılı pankart ve kayıp yakınlarının resimlerini taşıyan, aralarında DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, DTP İstanbul Eş Başkanı Mustafa Avcı ve çok sayıda vatandaşın bulunduğu grup barış ve adalet istedi. Bayram olmasına rağmen kayıp yakınlarının akıbeti için eylemde olduklarını dile getiren kayıp yakını Şerif Taşkaya, faillerin bulunmasını istedi.Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız da yaptığı konuşmada Kürtler üzerindeki baskılara, linç olayları ve Ergenekon icraatlarına dikkat çekti. Bayram gününü ağlayarak geçirdiğini kaydeden Yıldız, “Bayram günü tek bir noktaya baktım ve gün öyle geçti. Gidip başında ağlayacağımız bir mezar bile yok. Biz çocuklarımızın bir parçasını istedik onu bile çok gördüler. Buradan Şehit annesi Pakize hanıma sesleniyorum. Biz burada birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Sizi de anlıyoruz. Ama siz de biraz bizi anlayın. Anlamak faşist duyguları yüceltmek değildir” dedi.Kürtlerin yıllarca sürgün ve göçe zorlandığına dikkat çeken Yıldız, “Siz belki bir evlat kaybettiniz ama biz hem çocuklarımızı hem yerimizi hem yurdumuzu kaybettik. Artık gidecek bir toprak parçası bile yok. Oradan oraya sürdüler. Artık başka gidecek bir yerimiz yok. Bu ülkenin ne adaletinde ne de toprağında gözümüz kalmadı. Ne yapalım yani. Bari bize başka bir ülke gösterin de oraya gidelim” şeklinde konuştu. DTP konvoyuna İzmir’de yapılan saldırı ve Çanakkale’deki linç girişimlerini de kınayan Yıldız, kayıp yakınlarının faillerinin bir an önce bulunmasını istedi.Gazi olaylarında öldürülen Hasan Ocak’ın abisi Hüseyin Ocak da, 14 yıldır aynı yerde adalet mücadelesi verdiklerini ancak devlet yetkililerinin hiçbir adım atmadığını söyledi. Yaptığı kısa konuşmada kayıp yakınlarının bayramını kutlayan DTP’li Tuncel de faillerin bulunmasını ve adaletin yerini bulmasını talep etti.Cumartesi Anneleri adına hazırlanan haftanın metnini ise 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun okudu. Devlet yetkililerinin bayramda yayınladıkları mesajları hatırlatan Tosun, “Oysa bayram bizim için akıbetlerini öğrenemediğimiz yakınlarımızın sonsuz acısının daha da derinleştiği gün demek. Bayram, kaybedilen yakınlarımızın mezarları başında gözyaşı dökmenin tesellisine en çok ihtiyaç duyduğumuz gün demek” şeklinde konuştu.Yakınlarını kaybedenlerin, onları korumakla yükümlü devlet güçleri olduğunu aktaran Tosun, “Ama onlar devletin en üst makamlarınca teşvik ve destek gördüler. Evlatlarımızı kaybedenler şimdi AKP tarafından korunmaya devam ediyor. Adalet isteyen sesimize daha ne kadar kulak tıkayacaksınız. Daha kaç bayram bizi evlatlarımızın akıbetini öğrenememenin cehenneminde yaşatacaksınız. Biz vazgeçmeyeceğiz. Kayıplarımızın sesi olmaya devam edeceğiz. Zalimler insanlığın vicdanına yenik düşecektir” diye konuştu.Açıklamanın ardından kısa bir süre oturmaya devam eden aileler daha sonra sessizce dağıldı.ANF NEWS AGENCY

ABD askerlerine ayakkabı fırlattılar 0 Kommentare


Pankart açıp sloganlar atan eylemciler bir çift ayakkabıyı da ABD askerlerine fırlattı. Ayakkabıların teki geminin bulunduğu iskeleye düştü. Protestocuların bölgeden ayrılmasından sonra, eylemi takip eden bir ABD askeri ayakkabıyı önce ayağı ile tekmeledi ardından eline alıp iskeledeki nöbetçi yerine götürdü. Dün sabah erken saatlerde Bodrum Gemi Yanaşma İskelesi’ne gelen 154 metre uzunluğunda ve 20 metre genişliğindeki 283 subay ve askerin görev yaptığı ‘USS Higgins’ adlı ABD savaş gemisi, protesto edildi. Ellerindeki parti bayrakları ve ‘Yanki Kapı Dışarı’ yazılı dev pankartla geminin bulunduğu iskeleye gelen TKP, EMEP ve Bodrum Yurtsever Cephe üyesi 30 kişi, ‘Bodrum’da Yanki İstemiyoruz’, ‘Katil ABD İşbirlikçi AKP’, ‘Katil ABD işbirlikçi Kocadon (DP'li Belediye Başkanı Mehmet Kocadon)’, ‘Katil ABD Ortadoğu ve Bodrum’dan Defol’ sloganları attı. Protestocular iskelenin kapısına yanaşınca emniyet güçleri ve özel güvenlikçiler müdahale etti. Bazı basın mensuplarının ise özel güvenlik ekipleri tarafından tartaklanmaya çalışıldığı görüldü. Emniyet güçleri araya girerek gerginliği önledi. Sahil güvenlik botları da denizden geniş güvenlik önlemleri aldı. İki parti ve Bodrum Yurtsever Cephe adına basın açıklaması yapan Ayhan Karahan, USS Higgins adlı ABD savaş gemisinin şu an Türk karasularını fiilen işgal ettiğini savundu. Karahan, “Daha önce Irak’da 3 kez görev yapan bu gemi İsrail’den ülkemize geldi. Bu işgal ordusunun elinde Iraklı çocukların kanı var. Bu işgalciler Irak’ta 4 binin üzerinde kadın kardeşimize ve çocuğa tecavüz etmiş, tüm Ortadoğu’nun tarihini, kültürünü yağmalamışlardır. İşkence, tecavüz ve katliam ordusu şu anda karşımızda. Emperyalizmin işbirlikçileri ise onlara yalakalık peşinde. Ama bir şey var hesaplayamadıkları. O da bu ülkenin ve bu halkın sahipsiz olmadığı gerçeği. Davos’da One Minute şovları yapanlar İsrail’den gelen bu ABD savaş gemisine yol vermişler ve adeta kılavuzluk yapmışlardır. Yine Müslümanlar için kutsal sayılan Kurban Bayramı’nın arifesinde yaşatılan bu onursuzluk manidardır. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere işbirlikçilerin bayram namazında da kıblesi ABD olacaktır” diye konuştu. Bir başka ABD askeri gemisine karşı, geçen 16 Haziran’da yaptıkları eylemi hatırlatan ve iskelede güvenliği artıran Bodrum Belediyesi’ne de tepki gösteren Karahan, “Yerel işbirlikçiler de boş durmadılar. Daha önce Bodrum’a ilk gelen ABD savaş gemisi USS Stout’a gösterdiğimiz tepki ve direnişten ders almışlar. Ama emperyalistler ve işbirlikçileri yanlış ders çıkarmışlar. ABD’liler Bodrum Gemi Yanaşma İskelesi’ni güvenliksiz bulmuşlar. 185 metre olan iskele uzunluğunu 317 metreye çıkarmayı planlamışlardı. Buna da direndik. Sonuçta Bodrum Belediye Meclis kararı ile 25 metre yüzer iskele uzatması ile yetinmek zorunda kaldılar” dedi. Karahan, ABD savaş gemisinin komutanı Yarbay Carl Meoser’e de “Katillerden oluşan sürünü al ve karasularımızdan derhal defol” diye seslendi. İskeleyi işletenlere de tepki gösteren Karahan, basın açıklamasının bitiminde “Bunu ABD’nin katil sürüsüne gönderiyoruz” diyerek çantasından çıkardığı bir çift ayakkabıyı ABD savaş gemisinin kapısında nöbet tutan ABD’li askerlerin bulunduğu iskeleye fırlattı. Ayakkabılardan teki iskelenin iç tarafına diğeri ise dışına düştü. Protestocuların bölgeden ayrılmasından sonra, eylemi takip eden bir ABD askeri ayakkabıya önce ayağı ile tekmeledi ardından eline alıp iskeledeki nöbetçi yerine götürdü.

Seçim için büyük şans yakaladı 0 Kommentare



ALMANYA'nın Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyaleti'nde 9 Mayıs 2010 tarihinde yapılacak parlamento seçimleri için Özlem Alev Demirel, Sol Parti'nin eyalet listesinde 9. sıradan aday gösterildi.
Özlem Alev Demirel, listede dokuzuncu sıra için aday olan 7 kişi arasında delegelerin oylarının yüzde 53'ünü almayı başardı. Şu an Köln Anakent Belediye Meclisi Üyeliği görevini yürüten Özlem Alev Demirel böylece eyalet parlamentosu seçimleri için büyük bir şans yakalamış oldu. Eyalet parlamentosuna girdiği takdirde sosyal adalet için çaba sarfedeceğini belirten Demirel, Ekim ayı başında Sol Parti Köln teşkilatı tarafından da Mülheim Bölgesi'nden direkt aday gösterilmişti. Sol Parti listesinde ayrıca Ali Ataran'a sekizinci sırada, Hamide Akbayır'a on birinci sırada yer verildi. Çok sayıda göçmenin yaşadığı NRW Eyaleti'nin parlamentosunda şimdiye kadar hiçbir Türk kökenli milletvekili görev almadı.

Baykal’a domates atan 4 kişiye 1 yıl 15 gün hapis cezası 0 Kommentare

AMED - CHP lideri Deniz Baykal'ın Haziran 2008'de Diyarbakır'a yaptığı ziyaret sırasında parti otobüsüne yumurta ve domates atan 4 kişi 1 yıl 15'er gün hapis cezasına çarptırıldı.Edinilen bilgiye göre, Baykal'ın Diyarbakır gezisinde parti otobüsünün Melikahmet Caddesi'nden geçişi sırasında yumurta ve domates atan 4 kişi hakkında davası açıldı.Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi, yumurta ve domates atmak suretiyle müştekiler CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Genel Sekreter Önder Sav'a hakaret ettiklerini ileri sürerek 4 eylemciye 1 yıl 15'er gün hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, eylemcileri 5 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verdiANF NEWS AGENCYA

Afganistan Genelkurmay başkanını koltuğundan etti 0 Kommentare


BERLİN - Afganistan'da Eylül ayında gerçekleşen ve onlarca sivilin ölmesiyle sonuçlanan Kunduz katliamı nedeniyle Almanya Genelkurmay Başkanı Wolfgang Schneiderhan istifa etti. Wolfgang Schneiderhan, onlarca sivilin öldüğü saldırıdan sonra gelen bilgileri gizlemekle suçlanıyor. Ancak dönemin Savunma Bakanı Franz Josef Jung'da ipin ucunda. Peki tam da Almanya Federal Meclisi (Bundestag) seçimlerine 3 hafta kala gerçekleşen saldırıyı gizlemek sadece bir asker ile bir bakanın mı işine geliyordu? 2001 yılından bu yana dönemin Sosyal Demokrat(SPD)-Yeşiller Koalisyonu tarafından alınan kararla Afganistan'da bulunan Alman güçlerinin 4 Eylül'de Kunduz kentinde yol açtıkları sivil katliam, yalnızca bir kaç kişiye yıkılarak işin içinden çıkılmak isteniyor. Dönemin Savunma Bakanı ve şimdiki Çalışma Bakanı Franz Josef Jung'a istifa etmesi için baskılar devam ediyor. Bugün Federal Parlamento'da bir konuşma yapan Savunma Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg, Genelkurmay Başkanı Wolfgang Schneiderhan'ın görevden alınmayı istediğini söylemişti. Guttenberg, kendisinden önceki Savunma Bakanı Franz Josef Jung döneminde gerçekleşen Kunduz saldırısı olmak üzere birçok konuda yanlış bilgilendirmeler yapıldığını da kabul etmişti. HEDEF SADECE BİR KİŞİSavunma Bakanı, Genelkurmay Başkanının yanısıra, bakanlık müsteşarı Peter Wichert'in de görevden alınacağını söylemiş ve daha sonra topu selefi Franz Josef Jung'a atmıştı. Ancak, her ne kadar Alman basını belli bir merkezden yönlendirilmişçesine tek hedefe vurmaya devam etse de, Başbakan Merkel'in seçim öncesinde böylesi bir iddia ile uğraşmak istememiş olması da muhtemel. Şimdilik tüm iktidardaki Hıristiyan Birlik Partisi (CDU) dahil tüm partiler eski Savunma Bakanı Jung'un istifasını istemekle yetiniyorlar. Başta Afganistan'a asker gönderilmesi projesinin mimarı SPD ve Yeşiller olmak üzere, Sol Parti ve Liberaller de Jung'un Kunduz saldırısı ile ilgili gerçekleri gizlemiş olmasından ötürü halen Çalışma Bakanı olarak görevde kalmasına karşılar. Alman Genelkurmay Başkanı'nı istifaya götüren ve eski Savunma Bakanını zora sokan Kunduz saldırısı 4 Eylül'de meydana gelmişti. Taliban militanlarınca kaçırılan 2 yakıt tankerinin koordinatlarının Alman askeri birliklerince, ABD'li hava birliklerine verilmesi sonucu yapılan bombardımanda aralarında 40 kadar sivilin de bulunduğu yüzü aşkın kişi yaşamını yitirmişti. Olayın ardından Alman Savunma Bakanlığı defalarca yaptığı açıklamalarda, kesinlikle sivil kaybı yaşanmadığını duyurmuştu. Ancak, Bild gazetesine yansıyan belgelere göre, Afganistan'daki Alman birliklerinden Berlin'e yollanan raporlarda, bombardıman sonrasında yalnızca bir hastanede yaşları 10 ila 20 arasında değişen birçok ölü ve yaralının olduğu bildirilmişti. Ancak Savunma Bakanı Jung, 6 Eylül'deki açıklamalarında olayda ölenlerin tümünün Taliban militanı olduğunu söylemişti. Her ne kadar olayın üstü bir bakanı ve genelkurmayı kurban vererek kapatılmak istense de, sorulması gereken esas soru yalnızca Franz Josef Jung'un ne bildiği değil, bildiklerini sorumlu olduğu başbakanla paylaşıp paylaşmadığıdır. Zira, 27 Eylül seçimlerinde FDP'nin oylarını artırması ile seçimi kazanan Angela Merkel'in, seçimlerden birkaç hafta önceki dönemde böylesi bir katliamın sorumluluğunu kaldıramayacağı da biliniyordu. ANF NEWS AGENCY

YORUMSUZ...SİZLER YORUMSUZ KALMAYIN!!!!!!!!! 0 Kommentare

Savcıya göre işkence yorumuİdil ilçesinde 21 Ekim 2008'de bir yürüyüş sonrası gözaltına alınan Hasan Erarslan, Mehmet Bayram, Ahmet Karagöl, Mehmet Goran, Yusuf İnan, Mehmet Salih Geçgel, Musa Bayram ve Hüsnü Doğan tutuklandı. 8 kişi polisler tarafından hem hastane bahçesinde, yurttaşların gözleri önünde, hem de cezaevine götürülmek üzere bekletildikleri Beşşehitler Polis Karakolu'nda işkenceye maruz kaldı. Olayın duyulması üzerine Av. Cihan Güçlük, Av. Veysel Vesek ve Av. Rahşan Güleç, İdil Cumhuriyet Savcısı Kenan Göksu'ya durumu bildirerek, duruma müdahale etmesini istedi. Savcı Göksu ve avukatlar karakola giderek incelemelerde bulundu. İşkenceyi tespit eden savcı Göksu, teşhis edilen 3 polisin 'şüpheli' oldukları gerekçesiyle silahlarına el konulmasını istedi ve 'sistematik işkence' yapan İdil İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görevli F.A, Elazığ Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli M.S ile M.K, hakkında soruşturma başlattı. Konuyla ilgili daha sonra ise dava açıldı. Fakat tam bu süreçte savcı değişince, dosyayı devralan Ramazan Ertunç ismindeki yeni savcı, hazırladığı iddianamede polislerin görevlerini kötü kullandıklarını ve zor kullanırken sınırları aştığını belirtse de bir önceki savcının 'sistematik bir şekilde belli bir süreç içerisinde işkence yapıldığı' tespitini ise kabul etmedi. Savcı Ertunç, hazırladığı iddianamede, 'polislerin iddia edilen eylemlerin sistematik bir şekilde belli bir süreç içerisinde işlediklerine dair herhangi bir bulguya rastlanamadığı, yine eylemlerinin süreklilik arz ettiğine dair herhangi bir delil elde edilemediği, iddia edilen yaralanmaların bir iki saatlik bir zaman diliminde meydana geldiğinin anlaşıldığı, yaralanmaların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ve genel olarak sıyrık niteliğindeki yaralanmalar olduğu...' ifadelerine yer verdi. Ertunç işkence yapan polislerin 'basit yaralama' ve 'tehdit' suçlarından yargılanması gerektiğini belirtti.Savcı falaka bekliyorduİşkenceye suçüstü yapan avukatlardan Veysel Vesek de hazırlanan iddianameye tepki gösterdi.Söz konusu olayın Türk Ceza Kanunu'nun 94'üncü maddesinde belirtilen işkence suçunun tipik bir örneği olduğunu belirten Vesek, 'Olayla ilgili raporlar var. Bir de beyanlar var. Açık işkence var. Teşhis tutanakları var. Savcı söz konusu olayda 'sistematik' bir durum olmadığını savunuyor. Oysaki sistematiklik olayın birkaç gün olup olmaması ile alakalı değil. En basitinden bir kişiye birden fazla tokat atılmışsa bu sistematiktir ve işkencedir. Yargıtay da bu şekilde söylüyor' dedi. Savcının işkence yorumunu eleştiren Vesek, 'Herhalde savcı falaka yok diye olayı işkenceden saymıyor. Basit yaralama diyor. Siz bir kişiye bir kez bıçak saplarsanız basit yaralama olur. Ama adamı darp edip, kafasını, kaburgalarını kırarsan bu işkencedir' diye konuştu.'Görevsizlik vermeli'Konuyla ilgili ilk duruşmanın 10 Kasım günü İdil Sulh Ceza Mahkemesi'nde görüldüğünü kaydeden Vesek, dosyanın işkence suçu olduğu için Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi gerektiğini söyledi. Vesek, mahkemeye dosyada görevsizlik kararı vermesi için de başvuruda bulunduklarını ifade etti. Davanın ikinci duruşması 12 Ocak 2010 tarihinde yapılacak.ŞIRNAK

25 Kasım etkinliklerinde şiddete karşı örgütlenme çağrısı 0 Kommentare


25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle Ankara, Hakkari, Van, Mersin, Koceli ve İstanbul'da düzenlenen çeşitli etkinliklerde, kadına yönelik şiddetin her alanda sürdüğüne dikkat çekilerek, kadınlara şiddete karşı örgütlenme çağrısı yapıldı.ANKARAYKM önünde bir araya gelen Ankara Kadın Platformu bileşenleri, polisin barikat kurarak, Yüksel Caddesi'ne yürümelerine izin vermemesi nedeniyle yaklaşık 4 saat sonra açıklamalarını gerçekleştirdi. Polisin 3 kez müdahale ettiği eylemde kadınlar, gruplar halinde Yüksel Caddesi'ne yürüyerek, burada açıklamalarını gerçekleştirdi. 'Jin jiyan azadî', 'Tecavüzcü polis hesap verecek', 'Medya tecavüze ve ölümlere ortak olma!', 'Erkek şiddetine son! Erkek öldürüyor, yasalar koruyor', 'Cinsel yönelim ayrımcılığına hayır!' sloganlarının atıldığı eylemde,'Özgürleşen kadın güzelleşir', 'Cinsel şiddet, işkence son bulsun', 'Namûsa me azadiya me ye ne namûsa tu kesî ne', 'Küçük kadının Kürdistan'daki kirli savaş sonucu vücudu parçalara ayrıldı', 'Ceylan devlet dersinde öldürüldü' dövizleri açıldı.Türkçe ve Kürtçe açıklama yapan kadınlar adına konuşan Gökçe Avcıoğlu halkları birbirine düşman eden imhacı, inkarcı tutumun her gün yeniden üretildiğini, dili, kimliği ve inanışı farklı olana tahammülsüzlüğün arttığını belirterek bölgeye özgü görülen, meşrulaştırılan kadın ölümlerinin çok uzağında olmadıklarını, korucu katliamlarının ardı arkası kesilmediğine dikkat çekti.Avcıoğlu, 'Ceylan'ın koyun otlatırken kafasına havan mermisinin isabet edeceği akıllara gelir miydi? Yaşadığımız yerlerde tahayyül edebilir miyiz bunu? Bölgeye özgü görülen, meşrulaştırılan kadın ölümlerin çok uzağında değiliz. Ülkenin her yerinde yaşanılan şiddet çınlatıyor kulaklarımızı. Korucu katliamlarının ardı arkası kesilmiyor. KESK ve demokratik kitle örgütlerinde çalışan kadınlar örgütlü oldukları için tutuklandı. Sokaklarda barış adına bildiri dağıtan arkadaşlarımız karakollarda çırılçıplak soyularak aranmak isteniyor. Su ve barınma hakkı taleplerini dile getiren kadınlar gözaltına alınıyor, polis şiddetine maruz kalıyor. Güler Zere ölüme terk edildiği cezaevinden ancak çıkartılıyor' dedi.Avcıoğlu, kadınların taleplerini de şöyle sıraladı: 'Danışma merkezleri ve sığınma evleri açılsın! Her çocuğun ana dilinde eğitim görmesi sağlansın! Zorunlu göç mağduru Kürt kadınlarının yaşadıkları sorunlar çözülsün! Kadınlar için ücretsiz eğitim sağlık ve sosyal güvenlik hakkı sağlansın! Kadınların işten çıkarılmasına son verilsin! Ücretsiz kreşler açılsın! Kentler kadınların güvenle yaşayabileceği biçimde düzenlensin! Yargı 'erkek yargı' olmaktan çıksın; 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun etkinleştirilsin! Gözaltında, cezaevinde cinsel şiddet, işkence son bulsun! Medya şiddeti sona ersin!MERSİNMersin Kadın Platformu, DTP'li Akdeniz Belediyesi önünden Mersin Taşbina önüne kadar yürüyüş düzenledi. Yürüyüş nedeniyle Akdeniz Belediyesi önünde bir araya gelen kadınlar, def, arbane ve davul eşliğinde halay çekti. Kadınlar daha sonra 'Emeğime kimliğime ve bedenime dokunma', 'Kimsenin namusu değiliz namusumuz özgürlüğümüzdür' pankartlarını açarak yürüyüşe geçti. Yürüyüşte, 'Tacizci polisler hesap verecek', 'Jin jiyane jiyane nekuje' dövizlerini taşıyan kadınlar, 'Jin jiyan azadi', 'Be Serok jiyan nabe', 'Gelsin erkek, gelsin polis, gelsin devlet, gelsin jop inadına isyan inadına isyan inadına özgürlük', 'Şiddetinizle barışmayacağız', 'Em şer nexwazin aşitiye dixwazin', 'Erkek vuruyor devlet koruyor' sloganlarını attı. Yürüyüşte kadınlar düdük ve zil çalarak şiddeti protesto etti. Yürüyüşe, çevredeki kadınlar da alkışlarla destek verdi. Yürüyüşün ardından Mersin Taşbina önüne ulaşan kadınlara, KESK'li erkekler de karanfillerle destek verdi. Platform adına açıklamayı okuyan Avukat Sabahat Gençtarih Cebe, 25 Kasım gününü kadına yönelik şiddete karşı bir gün ilan eden yapının devlet olduğuna dikkat çekerek, buna rağmen devletin politik kimlik sahibi kadınlara yönelik şiddetinin hala sürdüğünü söyledi. Özellikle politik kimlik sahibi kadınların ve Kürt kadınlarının devletin taciz politikalarının mağduru olduğuna vurgu yapan Cebe, şunları kaydetti: 'Devlet sıkça, işten attırma, kaçırma, tehdit, aşağılama, gözaltına alma, tutuklama, kaba dayak, taciz ve tecavüze başvuruyor. Karakollar ve cezaevleri kadının onurunu kıran aramalarla taciz ve tecavüz işkenceleriyle kadınların kabusu haline getiriliyor. Erkek egemen zihniyetin bu kurumları bu uygulamalarla kadını bedeni üzerinden teslim almaya çalışıyor.' Kadınlara yönelik tüm baskıcı, şiddet yanlısı tutum ve davranışlara karşı mücadelelerini kararlı bir şekilde sürdüreceklerini belirten Cebe, tüm kadınları şiddete, tecavüze ve her türlü baskıya karşı örgütlenmeye çağırdı.DTP Tarsus Kadın Meclisi de, Yarenlik alanında yaptığı açıklamayla kadına yönelik şiddeti kınadı.KOCAELİİzmit Kadın Platformu üyesi yüzlerce kadın, Belediye İşhanı önünde bir araya geldi. 'Kadına yönelik şiddette hayır!' pankartını açan kadınlar, sık sık 'Jin, jiyan, azadi', 'Şiddete son verilsin' ve 'Türk, Kürt, Ermeni yaşasın kadın dayanışması' sloganlarını attı. Platform adına açıklama yapan Serap Coşkun, Türkiye'de her gün nedeni belirsiz bir biçimde intihar eden, tecavüze uğrayan, namus cinayetine kurban giden kadınlara yönelik haberleri hayretler içinde izlediklerini söyledi. Türkiye'de kadına yönelik yaşanan şiddetin sadece bir kısmının bilindiğini diğer kısmının ise buzdağının görünmeyen yüzü olduğunu belirten Coşkun, 'Ülkemizde kadına yönelik şiddetin her türü artış göstermektedir. Bir yandan SSGS gibi düzenlemelerle kadınlar daha fazla yoksulluğa ve erkek egemenliğine mahkum edilirken diğer yandan ev içindeki şiddeti engelleyecek mekanizmalar işletilmektedir' dedi. Türkiye'de yasalar anlamında bir şeylerin değişmeye başlamış olmasına karşın zihniyetin aynı kaldığına dikkat çeken Coşkun, KESK'e ve Eğitim Sen'e yönelik yapılan operasyonlarda çok sayıda kadının gözaltına alınmasını, devletin demokratik muhalefet içinde yer alan kadınlara ataerkil bakışın açık bir göstergesi olarak değerlendirdi. Coşkun, kadınları örgütlü mücadelelerini yükseltmeye çağırdı. Kadınlar bir süre halay çektikten sonra eylemlerine son verdi.İSTANBULYDG Kadın Meclisi, İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi'nde düzenlemek istediği 'Kadına yönelik şiddet' paneline üniversite yönetimi izin vermeyince, panel ÖKM önünde gerçekleşti. Kaldırıma masa kuran öğrenciler, ÖKM duvarlarına şiddete maruz kalan kadınların fotoğraflarını astı. ÖKM önündeki cadde trafiğe kapatıldı, paneli dinlemeye gelen öğrenciler de sokakta yere oturdu. Panele, DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Marmara Üniversitesi öğretim üyelerinden DTP PM Üyesi Büşra Ersanlı ve Yüksel Genç katıldı. Panelde konuşan akademisyen Ersanlı, feminizmi teorisi üzerine konuştu. Sosyalizmin kadınlarla erkeklerin eşit ve birlikte mücadele etmesini öngördüğünü ancak bunu sağlayamadığını belirten Ersanlı, 'Sosyalizim bunu başaramadı. Feminizmin kadınlarla erkelerin birlikte mücadele etmesini sağladı' dedi. Ersanlı, feminist mücadelenin bu yüzden yükseltilmesi gerektiğini söyledi. DTP'li Vekil Tuncel de, şiddetin günümüzde toplumun her alanında görüldüğünü söyledi. Gazeteci Yüksel Genç de, İzmir'de DTP konvoyuna yapılan saldırının ardından çıkan elinde taşlı bir kadının fotoğraflarının bütün gazetelerde yer aldığını belirterek, şiddet ve kadının özdeşleştirilmeye çalışıldığını belirtti. Kadına yönelik şiddetin boyutlarını hatırlatan Genç, devletin kadına yönelik şiddeti meşrulaştırdığını dile getirdi. Panelin ardından sokakta halay çekildi.Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) de, DTP Bağcılar İlçe binasında 'Kadına yönelik şiddet' konulu panel düzenledi. Panelde konuşan DÖKH Üyesi Yıldız Özer, şiddetin kadın yaşamına yansıması konusunda sunumda bulundu. Özer, kadının 5 bin yıldır erkek egemen zihniyetiyle şiddetin her türlüsünü yaşadığını söyleyerek, Kürt kadının hem Kürt olmasından kaynaklı iki kez ezildiğini belirtti. Hülya İpek ise, kadına yönelik şiddetin boyutlarını anlattı.İHD İstanbul Şubesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle yayınladığı açıklamada, kadının sahip olunacak bir nesne olarak görüldüğü ve birey olarak varlığının reddedildiğine dikkat çekildi. 'Şiddet, çatışmalı bölgelerde ve güçlü geleneksel baskıların olduğu bölgelerde daha yoğun olarak yaşanırken, eğitimsizlik ve ekonomik yetersizlikler de kadına yönelik şiddeti tetikliyor' denilen açıklamada, cinsel taciz, tecavüz, fiziki, sözlü ve psikolojik şiddete uğrayan kadının, ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmadığını, eğitim ve sağlık gibi kişisel gelişimi için gereken olanaklardan mahrum bırakıldığı kaydedildi. Açıklamada kadınlara çağrı yapılarak, şiddeti durdurmanın kadınların örgütlü mücadelesinden geçtiği belirtildi.HAKKARİHakkari SES Şubesi Hakkari Belediyesi önünde yaklaşık 500 kişinin katılımıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan SES Yöneticisi Nurhayat Altan, kadına yönelik şiddetin arttığını belirterek, 'Bir yandan yeni SSGSS gibi düzenlemelerle kadınlar daha fazla yoksulluğa ve erkek egemenliğine mahkum edilirken, diğer yandan ev içindeki şiddeti engelleyecek mekanizmalar işletilmemektedir' dedi. Kadınları şiddete karşı korumayı vaat eden devletin de şiddetine maruz kaldığını söyleyen Altan, KESK'e ve Eğitim Sen'e yapılan operasyonlarda çok sayıda kadının da gözaltına alınmasının devletin demokratik muhalefet içinde yer alan kadınlara ataerkil bakışının açık bir göstergesi olduğunu belirtti. Cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlü kadınlara dikkat çeken Altan, 'Güler Zere ancak ölümün eşiğine geldiğinde yoğun kamuoyu baskısı ile serbest bırakılmıştır ama daha onlarca kadın benzer koşullarda tutuklu kalmaya devam etmektedir' dedi. Yapılan basın açıklamasının ardından, davul zurna eşliğinde halaylar çekildi. Halay nedeniyle Bulvar Caddesi bir süreliğine trafiğe kapandı.VANMavi Plaza önünde bir araya gelen KESK'li kadınlar, meşaleler eşliğinde Sanat Sokağı'na kadar yürüyüş düzenledi. Yürüyüşte, 'Kadına uzanan eller kırılsın', 'Paşa dayağına, koca, dayağına, hoca dayağına hayır', 'Militarizme hayır' dövizleri taşınarak, 'Biz kadınız kimsenin namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür' pankartı açıldı. DÖKH üyelerinin de destek verdiği eylemde konuşan KESK Üyesi Muazzez Orhan, kadına yönelik şiddeti kınayarak, kadınları şiddete karşı ortak mücadele etmeye çağırdı. Kadın ölümlerinin giderek arttığına dikkat çeken Orhan, kadına yönelik şiddete son verilmesi çağrısında bulundu. Açıklamanın ardından kadınlar 'Kadına uzanan eller kırılsın' sloganını atarak Mavi Plaza önüne kadar yürüyüş yaptıktan sonra dağıldı.

Demokratikleşme bastırılabilir mi? 0 Kommentare


'Aşe' İki genç1960'lar, bir akrabamızla evli, Düzce Siyokoğlu köyünden şimdi rahmeti olan Seyde ile konuşuyorum. Seyde jandarma olarak 'Dersim Harekatı'na katılmış biri. Ciddi, güvenilir, düzgün bir Çerkes/Adige. Söz, dönüp dolaşıp Dersim'e geliyor, 'Gazi'nin Muhafız Alayı bile Dersim'e geldi... Birgün devriyeler iki sivil delikanlıyı yakaladılar. Üstlerinden Konya nüfus kaydı ve Hukuk Fakültesi öğrenci kimlikleri çıktı. Yüzbaşımız onları sorguya çekti.''Okumak ve Hukuk Fakültesi'ne girmek için kaydımız Konya'ya aldırıldı. Ailelerimizi isyan mıntıkasından çıkarmak için buraya geldik, başka bir amacımız yok' dediler.'Ne oldu o gençler?' dedim.Elini sağ yana doğrulttu, isteksiz ve canı sıkkın bir ifadeyle, 'Yüzbaşı onları öldürttü' dedi.CHP'li Onur Öymen'in kulakları çınlasın, bu anlayışı/süreci sürdürme dışında bir önerisi olabilir mi?.. Hiç sanmam.Ürkütücü bir mezarlıkAğabeyim Hozat'ta jandarma assubayı idi.1956 yılı yazını ağabeyimin yanında Hozat'ta geçirmiştim. Çocuktum ama gördüğüm manzara karşısında vurulmuşa dönmüştüm.Hozat'ın hemen dışında, dağ yamacına doğru uzanan, en az 2 km boyunda, 500 metre eninde bir mezarlık. Çıplak-çakıllı bir düzlüğe yayılmış, etrafı açık. Yan yana kabirler sıralanmış uzanıyor.Kabir dediysem de dere taşlarıyla çevrilmiş sessiz ve kimsesiz mezarlar, başlarında birer iri dere taşı dikili. Hepsi birbirinin aynısı, mezarlar yaşıt, hepsinin aynı anda gömüldükleri anlaşılıyor, binlerce. Sayıları kaç bin eder? Bilemiyorum.Ama Hozat dedikleri bin nüfuslu küçük bir kasaba. O denli büyük bir mezarlığı olamaz...Orta yaşlı bir kadın mezarlığa yakın bir yerde ineklerini otlatıyordu. 'Nedir bu böyle?' diye sordum.'Bunlar asi Kürtlerin mezarları, devlete karşı geldikleri için öldürüldüler' dedi kadın.'Nasıl oldu bu?' dedim.'Hergün güneş doğarken 200 kişi, güneş batarken de 200 kişi kurşuna diziliyordu. Bu iş altı ay sürdü' dedi kadın.Kadının söyledikleri söylentidir/tevatürdür denebilir. Ama ortada sevimsiz bir şeyler yaşanmamış olduğu da söylenebilir miydi?..Boşuna çırpınışlarYıl 1970. Demirel Başbakan. Ülkede bir özgürleşme akımı almış başını gidiyor. Sağda solda ülkücü saldırıları var ama fazla ses getirmiyor. Demirel, sağcı ve Amerikancı dürtüleriyle, belki de aldığı direktiflerle TİP'i (Türkiye İşçi Partisi) ezmiş durumda, seviniyor. Oysa kendisinin ve demokrasinin kuyusunu kazıyor farkında değil, aksine tezgah üstüne tezgah peşinde.İçişleri Bakanı Faruk Sükan'ın eliyle bindirilmiş kıtalar, özgürlük ve daha fazla demokrasi isteyen gençlerin, kitlelerin üzerine sürülüyor.Yine de özgürleşme havası sürüyor. Her tarafta Çerkesçe plaklar basılıyor, gençler Çerkesçe şarkılar söylüyorlar. Etnik anlamda bir canlanma var, Çerkesçe bebekler tarafından bile konuşulan bir dil. Derken devreye başka aktörler sokuluyor, silahlar patlamaya başlıyor.O sıralar Antalya Aksu İlköğretmen Okulu'nda öğretmenim, 1971 başı, lokalde soba başında oturuyorum, yaşlı Müdür Başyardımcımız yanıma geliyor, sağ görüşlü ama dürüst biriydi:'Cevdet bey, bu nedir?' diyerek elindeki gazeteyi gösterdi. 'Bu hayra alamet değil, talebe Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde jandarma ile silahlı müsademe yapmış. Bizim devletimiz buna izin vermez. Anlaşılan devlet büyük bir karşı saldırıya geçecek, bunun için izin veriyor olmalılar...' dedi.1964'te öğrenciliğim sırasında TİP'li bir öğrenci,'Asker gelirse fena, Atatürkçüyüz der, sağı da solu da götürürler' demişti. Bu sözleri hemen anımsadım. Ama, 'Olamaz, asker bunu yapmaz, subaylar içinde ilerici olanlar da vardır' dedim içimden, rahmetli bir Çerkes avukat abimizin, eşsiz bir insan ve örnek bir sosyalist olan Düzceli Avni Jaji'nin, 'Lenin ordu subaylarına hiç güvenmezdi' sözü de hemen geldi aklıma. Çelişki içinde kaldım.Müdür Başyardımcısına bir yanıt veremedim.'Kurt bulanık havayı sever' dememişler boşuna. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi, faşizm gecikmedi...Dil, şarkı, özgürlük bunların hepsi hak getire. Hepsi teneşire kondu...Üç genç idam edildi, biri bir Çerkes - Yusuf Aslan.***Direktifler kuşkusuz Amerika'dan. 'Kurtarma' operasyonu başlatılıyor, miliyetçi Ecevit ve partisi kapatılmışsa da Amerikancı biri olan Erbakan yeni aktörler olarak sahneye sürülüyorlar. Müdahaleye ve askerlere karşı yaygın bir nefret duygusu var, baskı ve idamları nefretle karşılıyorlar. Bu ikisi 1974 Kıbrıs harekatı ile milliyetçiliği ve fütuhatçı geçmişi 'canlandırıyorlar' ve generalleri aklatıyorlar. Ancak bunlar da Demirel gibi kendi kuyularını kazmakta gecikmiyorlar, sadece birer aktör olduklarını, güçlerinin demokratik güçlerle birlikte olmaya bağlı olduğunu fark etmiyorlar. 12 Eylül'e koşar adım gidiliyor. İstanbul'da lise müdürüyüm, tarafsız ve dürüst bir yönetim kurduğum için okulumda, pek bir olay yok, ama hassas bir denge de var, sağcı ve solcu öğrenciler birbirlerine tahammül ediyorlar, sürekli onları uyarıyorum.Ara sıra boykot ve benzerleri oluyor ama çatışma olmuyor. Boykot ve bir olay olduğunda, idare olarak sorgulanıyor, karakola bile götürülebiliyorduk. Sıkıyönetim var, okulda sürekli bir askeri müfreze var, başlarda yumuşak olan asker son dönemde iyice sertleşmiş, öğrencileri dövmeye başlamıştı. Öğrenci hemen sindi ve sessizleşti. Birgün ders başında durumu kontrol için sınıfın birine girdim. Bütün bir sınıf 'rap' diye aynı anda ayağa kalktı. Değil bana, askerlik dersine giren yüzbaşı ve binbaşılara bile böyle ayağa kalkıldığını görmemiştim. Acaba Albay mı geldi, diye dönüp arkama baktım, müfrezenin başındaki çavuş beni geriden izliyormuş...Müfrezeyi geri çektiler. Bir akşam üzeri tanımadığımız birileri okul duvarlarına pankartlar yapıştırmaya, boykot çağrılı bildiriler dağıtmaya başladılar. Baktım, okulumun dış kapısının önündeki rampada bir polis jeepi bekliyor. Durumu bildirdim ve müdahale etmelerini istedim.'Bizi ilgilendirmez. Ortada bir eylem durumu yok' dediler.'Peki, ne gibi bir durumda müdahale ediyorsunuz?' dedim.'Silahlı bir eylem olursa müdahale ederiz' dediler. Hemen içeri döndüm. Harbiye Bölge İnzibat Komutanlığı'na telefon ettim, oraya bağlıydık. Her gün oraya yazlı rapor veriyorduk. Durumu aynen aktardım.'Sayın Müdürüm, niye telaşa kapılıyorsunuz, siz maaşınızı alıyor musunuz?' dedi Albay.'Alıyorum' dedim.'Ben de alıyorum. Oturun oturduğunuz yerde. Sıkıyönetim gereğini yapar' yanıtını aldım.Orada uyandım. Pankart yapıştıran ve bildiri dağıtanların görevlendirilmiş kişiler olduğunu anladım. Öğretmen arkadaşlarıma durumu anlattım ve dikkatli olmalarını, askerin müdahale edebileceğini söyledim ama bazıları 'Vehme kapıldığımı, bir albayın darbe olup olmayacağını bilemeyeceğini' söylediler. Birkaç gün sonra, bir sabah uyandığımızda kucağımızda 'gürbüz bir oğlan çocuğunu' bulduk.Gerisi malum...12 Eylül faşizmi, demokrasi adına varolan her şeyi paspas edip geçti.Gelelim bugüneBugünkü ortam ve koşullar çok farklı. Dün halk aydınlanmamıştı, antikomünizm vardı ve ABD tarafından destekleniyordu. Ekonomik gücü bulunduranlar asker ve yargı ile işbirliği içindeydiler. Asker ve yargıyı laikliğin savunucuları olarak görenler çoktu. Bugün öyle mi?..Özgürlük ile demokratikleşme, şimdi doğru orantılı, öyle algılanıyor. Halk bunun ayırdında. AKP ve DTP, ikisi de bilinçli bir seçmen tabanına dayanıyor. Yalpalasalar bile, demokratik kamuoyu onları yola getirmesini biliyor, demokratik kuralların dışına çıkamıyorlar. Geriye dönüş yolu kapalı. AKP ekonomik yönden güçlü bir tabana dayanıyor, o kesim partiyi finanse ediyor. Çok geniş bir taban bu. Çıkarı demokratikleşmede.CHP ise tam tersi, geçmişi, kanla yıkanmış geçmişi temsil ediyor.CHP ve Onur Öymen gibiler, daha önceleri Dersim benzeri idam isteği önerileri rahatça seslendiriyor ve alkış da alabiliyorlardı. Şimdi öyle mi? Durmadan çam deviriyorlar. Çırpındıkça daha da batıyorlar, batacaklar da. Çünkü iyi niyetli değiller, çağa ve ülke gerçeklerine, demokratik gelişime ters düşüyorlar, dökülecekler.İspanya, devlet partisini dağıtarak ve yeni bir sayfa açarak demokrasiye geçti. Türk 'solu' yıllardan beri 1920'ler, 1930'lar faşizmi peşinde koşuyor, koştukça da, kendi kendisini yiyerek bitirecektir.Çıkar yol nedir?Çıkar yol, derhal demokratikleşme, şeffalaşma, demokratik dünya normlarını kabul etme olabilir. Bunu şu ya da bu etnik kimliği esas alarak değil, Türkiye ölçeğinde bir demokrasi olarak ele almalı, başarmalı ve tamamlamalıyız. O zaman herkes rahata erecektir. Türkiye'de bir avuç ırkçı dışında herkes birbirine dost, bir ayrılık ve parçalanma olamayacak olan ülke, Türkiye'dir. Bunun kanıtı da reformların sessizce kabul edilmekte olmasıdır. Şu an, Türkiye'de Türkçe'nin resmi dil olarak kalacağı bir düzen, bir anayasa üzerinde tam bir mutabakat var. Böylesine bir mutabakat kaç ülkede var ki?.. Öteki diller için de demokratik ülkelerdeki normlar benimsenmelidir. Baykal,'Kürtçe üniversitelerde seçmeli bir ders olarak okutulmaya kalkışılırsa, bunun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gideriz' diyor, biz de 'hayırlı olsun' deriz.Baykal Mars'ta mı yaşıyor?..Türkiye özgürleşmeyi ve barışı özlüyor. Dün, 'Kahrolsun CMUK' diye yürüyen polis teşkilatı vardı, Kürt kökenli Bakan'ı makam arabasında Bozkurt işareti ile taciz edebilen polisler vardı. Şimdi var mı? At binicisine göre kişner. MHP milletvekilleri ölüm cezasını kaldırtmamak için Meclis'i toz dumana boğmuşlardı.5 yerel dilde, ardından Kürtçe yayına, televizyon ve radyolarda Türkçe dışındaki dillerde yayına kim karşı çıktı ki?Niye çıkmadı? Çünkü halk, dünyada neler olup bittiğini görüyor, baskıyı değil, özgürleşmeyi istiyor. Dil çeşitliliğinin bir özgürleşme, bir zenginlik kaynağı olduğunu anlıyor ve demokratik yönlü gelişmeleri olgunlukla karşılıyor. Bu da özgürleşmenin kaçınılmazlığını ve kesinlikle gerçekleşeceğini gösteriyor.Hapi Cevdet YILDIZ

Cerrahtan kelepçeli tedavi 0 Kommentare


KOCAELİ - Kocaeli 1 No'lu F Tipi cezaevinde bulunan apandis hastası Aydın Tunç, hastalığı nedeniyle gittiği hastanede muayene esnasında kelepçesinin çıkarılmasına izin verilmedi. Tunç doktorlar ve askerler hakkında suç duyurusunda bulunduGünlük gazetesine mektup gönderen Tunç, 17 Kasım 2009 günü şiddetli ağrılar nedeniyle Kocaeli Seka Devlet Hastanesi'ne kaldırıldığını fakat tedavisi yapılmadan geri getirildiğini belirtti. Tunç, muayenesini yapmak isteyen ilk doktorun kolundaki kelepçeleri çıkarması ve askerlerin odadan çıkmasını istediğini, fakat rütbeli askerin bunu kabul etmeyerek kendisini ring aracına geri götürdüğünü söyledi. İki saat ring aracında bekletildikten sonra 'mahkum hücresine' götürüldüğünü ifade eden Tunç, "Bir doktor geldi muayene yapıp gönderdi. Amşam saatlerinde tahliller için geldim. Doktor yine kelepçemin açılmasını ve askerlerin dışarıya çıkmasını istedi. Bunun üzerine beni tekrar hücreye attılar. Bu sefer cerraha götürdüler. Burada kelepçemin açılmasını istedim. Buradaki doktor kabul etmedi. Ben de kelepçeyi çıkarması için ısrar edince, sanki ben tedaviyi kabul etmemişim gibi bana 'kendi isteğimle tedavi almadım' yönünde imza atmamı istediler" dedi. Tunç kendisinin kelepçeli tedaviyi dayatan doktor ve rütbeli askerler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtti. ANF NEWS AGENCY

Opel'de en az 9 bin 500 kişi işsiz kalacak 0 Kommentare

BERLİN - Alman otomobil üreticisi Opel'in 9 bin 500 çalışanının işine son verilmesi kesinleşti. Opel'i elinde bulunduran Amerikan General Motors(GM) şirketinin planına göre, 4 fabrikanın bulunduğu Almanya'da ise 5 bin 300 çalışan işsiz kalacak. Opel-Avrupa Genel Müdürü Nick Reilly, daha öncede açıkladıkları gibi Avrupa'da 9 bin 500 kadar çalışanın işine son vereceklerini duyurdu. İşlerine son verilecek çalışanların önemli bir kesimi Almanya ve Belçika'daki Opel fabrikalarından olacak. Buna göre, Almanya'nın Rüsselsheim şehrindeki Opel merkezinde 2 bin 400, Bochum'da 2 bin 300, Kaiserslautern ve Eisenach kentlerindeki fabrikalardaki 300'er çalışan işsiz kalacak. Almanya'daki 4 Opel fabrikasının da elde tutulacağı GM planına göre, Belçika'nın Antwerpen kentindeki Opel Astra'da yaklaşık 2 bin çalışanın işine son verilmesi düşünülüyor. Ancak, yalnızca 2 bin 600 kadar çalışanı bulunan Opel Astra fabtrikasının kapatılıp kapatılmayacağı ise kesinleşmedi. Son haftalarda Almanya, Belçika, İspanya ve İngiltere gibi ülkelerin önemli gündem maddesi haline gelen Opel'in daraltılmasını öngören planla, üretim kapasitesi de çalışan sayısıyla eş değerde yüzde 20 oranında azaltılacak. Kimi politikacıların Opel'e mali yardım yapılarak işten çıkarmaların engellenmesi talebi bizzat GM tarafından kabul edilmemişti. ANF NEWS AGENCY

2 milyon emekçi hükümeti uyardı 0 Kommentare



HABER MERKEZİ - KESK ve Kamu-Sen'in Türkiye genelinde başlattığı "uyarı grevi" çerçevesinde alanlara inen yakalşık 2 milyon emekçi, taleplerini dile getirerek, hükümeti uyardı. Ankara ve İstanbul'da miting yapılırken, Adana, Diyarbakır, Batman Siirt, Dersim, Urfa, Şırnak, Mardin, Adıyaman, Kocaeli, Van, Hakkari, Iğdır, Ağrı ve Muş'ta açıklamalar yapıldı. İSTANBUL Sabah saatlerinden itibaren İstanbul'un çeşitli semtlerinden Beyazıt Meydanı'na yürüyüş düzenleyen onbinlerce emekçi, burada miting düzenledi. Mitingde konuşan KESK Genel Başkanı Sami Evren, Hükümetin emekçilere yönelik politikalarını eleştirdi. Türkiye'nin her yerinde hizmet üretiminden gelen güçlerini kullandıklarını belirten Evren, hükümetin eğitim, sağlık, ulaşım gibi tüm kamu hizmetleri alanında kamu emekçilerinin yıllardır birikmiş sorunları karşısında sessiz kaldığını ifade etti. Evren, "Emekçileri görmeyen onları sefalete iten, ülkeyi krizden krize sürükleyen, neoliberal politikalara karşı sesimizi bir kez daha yükseltiyoruz. Buradan taleplerimiz karşısında bir duyarsızlık abidesi gibi duran siyasi iktidara sesleniyoruz. Ülkeyi 25 Kasım grevine getiren sizsiniz. Sayın Başbakan buradan bir kez daha 25 Kasım grevinin nedenlerini size tane tane anlatacağız, iyi dinleyin" dedi. Hükümetin yıllarca emekçilerin sorunlarına kulak tıkadığına dikkat çeken Evren, emek örgütlerinin görmezden gelindiğini belirtti. Başbakanın 25 Kasım'ı kanunsuz ilan etmesini eleştiren Evren, grev haklarını yerel ve uluslararası hukuk alanında da defalarca tescil ettirdiklerini hatırlatarak, "AİHM'in kararı ortada, lütfen okuyunuz. Okuyunca göreceksiniz. Anayasa'nın 90. maddesinin gereğini yerine getirmeyerek, toplu sözleşme ve grev hakkımızı suç ilan ederek, gasp ederek siz kanunsuzluk yapıyorsunuz." Demokratik açılım projesine de değinen Evren, Hükümetin çözüm noktasında tek bir adım bile atmadığının altını çizdi. EYLEMLER SÜRECEKEmekçi ve Kürt sorununun birbirine bağlı olduğuna vurgu yapan Evren, "Ne Kürt sorununun eşitlikçi temelde çözümü konusunda, ne de Alevilerin azınlıkların sorunlarının çözümü konusunda net bir tutum aldınız. 'Analar ağlamasın' diyorsunuz, fakat savaşı durdurmak için hiç bir şey yapmıyorsunuz. Muhalefet partilerinin kışkırtıcı şoven yaklaşımları, ülkeyi kardeş kavgasına sürükleyecek provokatif söylemlerden geri durmadınız. 'Eşitlik' diyorsunuz ama anadilde eğitim konusunda sessiz kalıyorsunuz. 'Demokratik Açılım' diyorsunuz, fakat hala savaşın dili ile konuşuyorsunuz. Daha dün İzmir'de mitinge giden DTP konvoyuna saldırı konusunda üzerinize düşeni yapmadınız. Vatandaşları dakikalarca, linççilerini çapulcuların insafına bıraktınız. Ve sonuç olarak demokratik açılımın demokratik olması için emekçilerin katkısı olması gerekiyor. Emekçilerin sorunu çözülmeden Kürt sorunu çözülemez, Kürt sorunu çözülmeden emekçilerin sorunu çözülemez. Bu bir bütündür. Bu bütünlük sağlandıktan sonra emekçilerin de katkısı olmalıdır" diye konuştu. Yeni sivil bir anayasa olmadan bu sorunların çözülemeyeceğine dikkat çeken Evren, Hükümete seslenerek, "25 Kasım grevi emekçilerin size bir uyarısıdır. Ülkede demokrasi ve barışın sağlanması için ürkek, arkası boş açılımlar yerine cesur ve bütün toplumsal kesimlerin katıldığı, somut adımlara ihtiyaç olduğunu size hatırlatmak için yapılmış bir uyarıdır. AKP bu grevi iyi değerlendirmelidir. Hükümet kamu emekçilerinin bu uyarısını dikkate almaz, emekçilerin haklarını gasp etmeye devam eder ise emekçiler için daha kapsamlı ve geniş bir mücadele dönemi başlayacaktır" uyarısında bulundu. Evren'in konuşmasından sonra, miting, Grup Yorum'un müzik dinletisi ile sona erdi.ANKARAKESK ve Kamu-Sen’in çağrısıyla Memur-Sen dışındaki bütün kamu sendikalarına üye çalışanlar sabah işe gitmeyerek, alanlarda grev yaptı. Ankara’daki greve katılan kamu emekçileri de Ziya Gökalp ve Abdi İpekçi Parkı’nda eylem yaptı. Hükümete seslenen KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek, “Ülkeyi 25 Kasım grevine getiren sizsiniz” dedi.Sık sık, “Genel grev, genel direniş”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek” ve “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” sloganlarının atıldığı miting alında bulunan köprüde bayrak ve flamalarını açmalarına izin vermeyen bazı gruplara polisin izin vermemesi nedeniyle kısa süreli arbede yaşandı. Arbedede polis gruplara zaman zaman gaz bombasıyla müdahale etti. Mitingde konuşan KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek, talepleri karşısında duyarsız olan iktidara seslenerek, “Ülkeyi 25 Kasım grevine getiren sizsiniz. Siz bu grevi hak ettiniz” dedi. Başbakan Erdoğan’ın ‘Grevleri kanunsuzdur’ ifadelerini eleştiren Şimşek, “Sayın Başbakan kamu emekçileri ilk kez grev yapmıyor. Grev hakkımızı yerel hukukta da, uluslararası hukukta da defalarca tescil ettirdik. Lütfen mahkeme kararlarını okuyunuz” dedi. Memur-Sen dışındaki bütün sendikaların greve katıldığını belirten Şimşek, Memur-Sen’i grev kırıcılıkla suçladı.ADANAAdana'da Büyükşehir Belediyesi önünde bir araya gelen sendika üyeleri basın açıklamasının yapılacağı Uğur Mumcu Meydanı'na kadar yürüdü. KESK bağlı sendikaların yanı sıra Türkiye Kamu Sen, Türk-İş, TMMOB, Adana Tabip Odası, Öğrenci Kolektifleri, DTP, ÖDP, TKP ve Halk Evleri temsilcilerinin de destek verdiği açıklamaya yaklaşık 5 bin kişi katıldı. "Yaşasın sınıf dayanışması" pankartının taşındığı yürüyüşte, "Sağlıkta katılım payına son", "Sefalet zammına hayır",ve "TİS hakkımız grev silahımız" dövizleri açılırken, sık sık "İnsanca yaşamak istiyoruz", "Faşizme karşı omuz omuza", "İşçi memur el ele genel greve", "Zafer direnen emekçinin olacak", "Savaşa değil, emekçiye bütçe" ve "Yaşasın halkların kardeşliği" sloganları atıldı. KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mehmet Gök, AKP'ye tepki göstererek, grevlerinin uyarı amaçlı olduğunu söyledi. DİYARBAKIRDiyarbakır'da Dağkapı Meydanı'nda bir araya gelen KESK'e bağlı kamu emekçileri hak talebinde bulundu. Binlerce kamu emekçisinin katıldığı eyleme, DTP Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, DTP Diyarbakır İl Başkanı Fırat Anlı, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Kayapınar, Yenişehir, Sur ve Bağlar Belediye Başkanları ve çok sayıda sivil toplum örgütü de destek verdi. "Açılımlara değil kavgalara inan, emeğine sahip çık geleceğini kazan" ve "Emeğimiz özgürlüğümüzdür" pankartlarının açıldığı grev eyleminde, "Milletvekilleri de KPSS'ye girsin 70 alamayan köyüne geri dönsün", "Bekle beni anne birlikte atanacağız" ve "Bütün dünya işçileri birleşin" yazılı dövizler taşındı. Davul zurna eşliğinde halay çeken kamu emekçileri sık sık, "Biji bıratiya gelan", "Toplu sözleşme hakkımız grev silahımız", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" ve "Savaşa değil eğitime bütçe" sloganları attı. KESK Dönem Sözcüsü Yakup Keskin taleplerini sıraladı. Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nde Eğitim Sen Lokali'nde toplanan kamu emekçileri, Bismil Postanesi'ne kadar yürüdü. "GDO'lu öğretmenlere hayır", "Restine KESK", "Ücretli köleliğe hayır", "Onurlu bir yaşam için Grevdeyiz" yazılı dövizlerin taşındığı yürüyüşte sık sık, "Direne, direne kazanacağız" şeklinde sloganlar atıldı. Kamu-Sen ve KESK üyelerine Bismil Belediye Başkanı Cemile Eminoğlu ve DTP'liler destek verdi. Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde yapılan açıklamaya katılan Eğitim Sen, Tüm Bel-Sen üyelerinin aralarında bulunduğu gruba Lice Belediye Başkanı Fikriye Aytin de destek verdi. Eğitim Sen Temsilcisi Ethem Özer, hak arama mücadelesini sürdüreceklerini söyledi.BATMANBatman'da emekçiler, 3 koldan Sanat Sokağı'na doğru yürüyüşe geçti. Batman Belediyesi önünde bir araya gelen ve AKP'li Beşiri Belediyesi'nde çalışan ve 29 Mart yerel seçimler sonrası işten atılan kadrolu 32 işçinin de aralarında bulunduğu emekçilere Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, DTP'li ve İHD'li yöneticiler de destek verdi. Emekçiler, Batman Belediyesi, Eğitim Sen ve Kadın Doğum Hastanesi önlerinde bir araya gelerek, alkış ve zılgıtlar eşliğinde açıklamanın yapılacağı Sanat Sokağı'na yürüdü. Taleplerini aktaran sloganlar ve dövizlerle yürüyen emekçiler, davul zurna eşliğinde halay çekti. Batman Emek Platformu adına açıklama yapan Eğitim-Sen Batman Şube Başkanı Selim Aratemur, memurla arasında ayırım yapılmasına tepki göstererek, mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. SİİRTKESK Siirt Şubeler Platformu, Güres Caddesi'nde bulunan Kızılay Kan Merkezi önünde bir araya geldi. Buradan Siirt Belediyesi'ne yürüyen emekçiler daha sonra davul zurna eşliğinde halay çekti. Grevde olan emekçilere Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, DTP'li yöneticiler, belediye meclis üyeleri, sivil toplum örgüt temsilcileri de destek verdi. Çekilen halayların ardından Eğitim-Sen Siirt Şube Başkanı Kamil Kutlu, emekçilerin Türkiye'nin her yerinde grevde olduğunu vurgulayarak, haklarının verilmesini istedi. Siirt'in Kurtalan İlçesi'nde de belediye bahçesinde bir araya gelen Tüm Bel-Sen, Eğitim Sen, BTS ve SES üyeleri davul zurna eşliğinde halaylar çekti. Emekçilere Kurtalan Belediye Başkanı Necat Yılmaz ve DTP'liler de destek verdi.DERSİMDersim’de bulunan KESK'e bağlı sendikalar da iş bırakarak, Devlet Hastanesi önünden Belediye Caddesi'nden geçerek, Yeraltı Çarşısı üzerine doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş esnasında temsil ettikleri sendikaların bayraklarını taşıyan kitle sık sık , "genel grev, genel direniş", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" ve "Zafer direnen emekçinin olacak" sloganları attı. Eğitim Sen Üyesi Mehmet Ali Aslan, sendikalarına yönelik baskılara tepki gösterdi. URFAUrfa'da KESK'e bağlı sendikaların öncülük ettiği ve DTP Urfa Milletvekili İbrahim Binici, DTP İl Başkanı İbrahim Ayhan, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan'ın kardeşi Bozan Karayılan'ın destek verdiği bir günlük iş bırakma eylemine binlerce kişi katıldı. Ali Şelli Parkı'nda toplanan emekçiler, burada davul zurna eşliğinde halaylar çekti. Atatürk Bulvarı'ndan sloganlar eşliğinde yürüyen emekçiler, Karakoyun İş Merkezi'nde açıklama yaptı. KESK Dönem Sözcüsü Eğitim Sen Şube Başkanı Sıtkı Dehşet'in açıklaması ardından, grup, 10 dakikalık oturma eylemi yaptı. Şanlıurfa'da greve katılımın yüzde 90 civarında olduğunu gözlendi.Viranşehir İlçesi'nde KESK üyeleri ayrı ayrı kollardan Cumhuriyet Meydanı'na doğru yürüyüşe geçti. Grev yürüyüşüne Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, DTP İlçe Başkanı Adnan Etli de destek verdi. Yürüyüşte "Direne direne kazanacağız", "Susma sustukça sıra sana gelecek", "Grev hakkımız söke söke alırız", "Bijî bratîya gellan", "Anadilde eğitim engellenemez", "Kadına uzanan eller kırılsın" şeklinde sloganlar atıldı. Şanlıurfa'nın Ceylanpınar İlçesi'nde de toplanan emekçiler, Eğitim Sen binasından Belediye Gençlik Parkı'na kadar yürüyüş yaptı.ŞIRNAK Şırnak'ta Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan eylemde davul zurna eşliğinde halay çeken memurlara, DİSK'e bağlı işçiler de destek verdi. Taleplerinin aktarıldığı dövizlerin taşındığı ve sloganların atıldığı eylem, KESK Şırnak Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Hasan Doğan yaptığı açıklamayla son buldu.Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde toplanan kamu emekçileri, Sanat Sokağı'nda basın açıklaması yaptı. Sanat Sokağı'nı girişine "İş Emek, Özgürlük Mücadelemiz" yazılı pankart asıldı. Sloganla atan emekçiler adına konuşan Eğitim Sen Silopi Temsilcisi Hacı Demir, emekçilerin mücadelesine dikkat çekti. MARDİNMardin merkezde bir araya gelen yaklaşık bin KESK üyesi, KESK Mardin Şubeler Platformu bansından "Toplu sözleşme ve grev hakkı için, yoksulluk sefalet ve talana dur demek için eşit, ücretsiz sağlık güvencesi için örgütle hakkımız, onurumuz, ve geleceğimize sahip çıkmak için, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim hakkı için, eşitlik, özgürlük, adalet ve barış için insanca yaşam ve demokratik Türkiye için alanlardayız" yazılı pankartı açarak Mardin Karayolları alnına kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Burada hükümete seslenen Eğitim Sen Şube Başkanı Doğan Anğay, tarihin çöplüklerinde hesap verecekleri konusunda duyuruda bulundu. Mardin'in Kızıltepe, Nusaybin, Derik ve Mazıdağı ilçelerinde de kamu emekçileri açıklamalar yaparken, Şenyurt Beldesi'nde ise greve katılan demir yolları çalışanlarının, Belde Jandarma Karakol Komutanı tarafından tehdit edildiği bildirildi.ADIYAMAN KESK Adıyaman Şubeler Platformu üyeleri de, yürüyüş düzenleyerek iktidarın emeğe yönelik politikalarını protesto etti. Eğitim Sen binasından Demokrasi Meydanı'na kadar sloganlar eşliğinde yürüyen emekçiler adına Eğitim Sen Şube Başkanı İmam Tümen açıklama yaptı. Emekçiler, beş dakikalık oturma eylemi yaptı.KOCAELİ Kocaeli'nde Merkez Bankası önünde toplanan emekçiler, Sabri Yalın Parkı'na kadar yürüdü. Kocaeli üniversitesinde okuyan öğrencilerin de ders boykotunda bulunarak desek verdiği açıklamada SES Kocaeli Şube Başkanı Hüseyin Gülseven taleplerini dile getirdi. Açıklamadan sonra bir süre davul zurna eşliğinde halay çeken emekçiler, alkışlarla dağıldı. VANMavi Plaza önünde bir araya gelen KESK Van Şubeler Platformu üyeleri, Sanat Sokağı'na kadar yürüyüş yaptı. "Zafer direnen emekçinin olacak", "Bijî biratiya gelan", "Anadil haktır engellenemez", "Savaşa değil emekçiye bütçe", "Hükümet şaşırma sabrımızı taşırma' sloganlarının atıldığı yürüyüşün ardından açıklama yapıldı. Grup adına açıklama yapan Eğitim Sen Şube Başkanı Lezgin Botan, Van'da eyleme büyük bir katılımın sağlandığına dikkat çekerek, emekçilere katılımlarından dolayı teşekkür etti. Emekçilerin taleplerini net olarak dile getirdiğini dile getiren Botan, artık bundan sonra hükümetin taleplerine yönelik adım atmasını beklediklerini dile getirdi. Açıklamadan sonra grup alkış ve sloganlarla dağıldı. HAKKARİ Altay Caddesi üzerinde bir araya gelen emekçiler, belediye binası önüne kadar yürüyüş düzenledi. "Direne direne kazanacağız", toplu sözleşme hakkımız çiğnetmemek için grevdeyiz", işçi memur el ele genel grev", "Bijî biratiya gelan" dövizlerinin taşındığı yürüyüşten sonra belediye binası önünde davul zurna eşliğinde halay çekildi. Daha sonra açıklama yapan KESK dönem sözcüsü İsmail Ata, "Bu gün tarih sayfalarına yenisi ekleniyor. Bu gün Türkiye genelinde eğitimde sağlık diğer alanlarda hizmeti aksatarak bunun ne kadar önemli olduğunu göstermişlerdir "dedi.YÜKSEKOVA Sabah saatlerinde iş yerleri önünde ateşler yakarak halay çeken emekçiler, daha sonra KESK ve DİSK Yüksekova temsilcilikleri öncülüğünde değişik noktalarda bir araya gelerek Milli Eğitim Müdürlüğü önüne kadar yürüdü. "Demokratik ve onurlu bir çalışma yaşamı için grevdeyiz", pankartının açıldığı eylemde, grup adına açıklama yapan KESK dönem sözcüsü Necat Doğan, bir günlük grevin amacı hakkında bilgi vererek, grev haklarını kabul edilmesi istedi. IĞDIR Iğdır'da grev nedeniyle birçok resmi kurumda işlemler yapılmazken, emekçiler taleplerini kitlesel basın açıklamasıyla dile getirdi. Iğdır Belediyesi önünde yapılan ve belediye Başkanı Mehmet Nuri Güneş ile DTP il Başkanı Ahmet Barbaros'un da destek verdiği açıklamayı grup adına Eğitim Sen Iğdır Şube Başkanı Efrahim Tabak yaptı. İktidarın emekçilerin taleplerin görmezden geldiğini belirten Tabak, yapılan uyarı eylemlerinin iyi okunması gerektiğini söyledi. AĞRI KESK Şubeler Platformu Cumhuriyet Caddesi üzerinde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya DTP yöneticilerinin aralarında bulunduğu yaklaşık 500 kişi katıldı. "Direne direne kazanacağız" sloganları arasında açıklama yapan Tüm Bel-Sen Şube Başkanı Hanifi Demir, emekçilerin grev hakkının tanınması gerektiğini söyledi. Emekçilerin örgütlü mücadelesini sürdürerek, grev hakkını kazanacağını aktaran Demir, hükümetin bu günkü eylemlerini iyi okuması gerektiğini dile getirdi. Halkında yoğun destek verdiği açıklama alkış ve sloganlarla sona erdi. PATNOSAğrı'nın Patnos İlçesi'nde KESK temsilciliği tarafından Menderes Caddesi üzerinde basın açıklaması yaptı. Belediye Başkanı Yusuf Yılmaz ile DTP yöneticilerinin de destek verdiği açıklamada, "Baskılar bizi yıldıramaz", "Yaşasın demokrasi mücadelemiz" sloganları atıldı. Grup adına açıklama yapan KESK dönem Sözcüsü Fatih Taşdemir, 25 Kasım eyleminin yıllardır emekçilerin taleplerine kulak tıkayan iktidara bir cevap olduğunu kaydetti. ERCİŞVan'ın Erciş İlçesi'nde Ehmedî Xani Caddesi üzerinde KESK tarafından kitlesel basın açıklaması yapıldı. Grup adına açıklama yapan KESK temsilciliği dönem sözcüsü İlhami Keskin, Hükümetin sermaye yanlısı tutumlarından vazgeçerek, taleplerini dikkate almasını istedi. VARTOVarto Demokrasi Platformu üyeleri, Varto Belediye Başkanı Gülşen Değer, KESK Temsilciliği Genel-İş, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, DTP yöneticilerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık bin kişi tarafından kitlesel basın açıklaması yapıldı. Eğitim Sen Varto Şube Temsilcisi Barış Bozkır, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemle çözülmesini istedi. Demir, hükümete de sorunları geçiştirme yerine somut çözümler bulması çağrısında bulundu. Yapılan konuşmadan sonra kitle müzik gruplarının söylediği şarkılar eşliğinde halay çekti.MUŞ Muş merkez ile Malazgirt İlçesi'nde açıklama yapıldı. KESK şubeler Platformu tarafından Muş Belediyesi önünde yapılan açıklamaya emekçilerin yanı sıra yüzlerce kişi katıldı. Grup adına açıklama yapan KSEK dönem sözcüsü Derya Yolcu, yaptıkları bir günlük eylemlerin amacına ulaştığına dikkat çekerek, hükümeti adım atma konusunda uyardı. Malazgirt İlçesi'nde ise DTP'li belediye başkanlarının da katılımıyla belediye önünde kitlesel basın açıklaması yapıldı. Grup adına açıklama yapan Tüm Bel-Sen Muş Şube Başkanı Uğur Turan, hükümetin emekçilerin grev hakkını tanımasını istedi. DOĞUBAYAZIT KESK Temsilciliği önünde bir araya gelen emekçiler, buradan Belediye binası önüne kadar yürüdü. İnsan Hakları Anıtı önüne yapılan ve DTP'nin de destek verdiği eylemde konuşan Eğitim-Sen Temsilcisi Mustafa Alkan, "krizin bedelini ödemeyeceğiz" diyerek haksızlara karşı seslerini duyuracaklarını söyledi. BİTLİS KESK Bitlis Şubeler Platformu, Tatvan İlçesi'nde kitlesel basın açıklaması yaptı. Yaşam alışveriş Merkezi önünde yapılan açıklamaya KESK birleşenlerin yanı sıra DTP Bitlis Milletvekili M. Nezir Karabaş, DTP İl Başkanı Mehmet Can Demir, DTP Tatvan Belediye Başkanı Abdullah Ok, Belediye Başkan Yardımcısı Nametullah Epözdemir de destek verdi. KESK adına konuşan SES Şube Başkanı Serhat Gülür, AKP'nin uyguladığı politikalarla ülkeyi kaosu sürüklediğini belirterek, emekçilerin yaşananlara sesiz kalmayacağı kaydetti. HATAY Eğitim Sen önünden Ulus Alanı'na kadar davul zurna eşliğinde yürüyen çok sayıda memur, haklarını talep etti. Alanda KESK adına konuşan dönem sözcüsü Servet Kavukoğlu; "Gasp edilen toplu sözleşme hakkımızı kullanmak için, Herkese güvenceli iş, onurlu bir yaşam, insanca bir ücret için, kaynakların sermayeye değil işsizlik ve yoksullukla mücadeleye ayrılması için, demokratik bir çalışma yaşamı için, çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için grevdeyiz" dedi. Eylem yapılan oturma eyleminden sonra sona erdirildi.ANF NEWS AGENCY

Domuz gribinden ölenlerin sayısı 112’ye yükseldi 0 Kommentare

ANKARA - Tüm dünyayı etkisi altına alan ‘domuz gribinden’ Türkiye’de ölenlerin sayısının 112’ye yükseldi. Sağlık Bakanlığı grip sebebiyle hastanelerde yatan hasta sayısının ise 301 olduğunu ve bunların 59’unun tedavisinin yoğun bakımlarda sürdürüldüğünü açıkladı.Bakanlık yaptığı açıklamada, hayatını kaybedenlerden 63 kişide grip açısından risk taşıyan altta yatan kronik hastalık olduğunu, 2 kişide ise gebelik olduğunun tespit edildiğini belirtti.Bakanlık, hastalıktan korunmanın bilinen en etkili yolunun aşı olduğunu belirterek, ‘’Aşı olan vatandaşlarımızın, aşının koruyucu etkisi 10-14 gün sonra ortaya çıktığından kişisel korunma önlemlerini devam ettirmeleri önemlidir’’ dedi.Sağlık Bakanlığı açıklamasında, kişisel hijyen kurallarına riayet etmek ve elleri sık sık su ve sabunla yıkamanın, hastalığın bulaşma ihtimalini azaltan uygulamalar olduğunu ifade etti.ANF NEWS AGENCY

TKİP'li Karadağ toprağa veriliyor 0 Kommentare

İSTANBUL - Esenyurt'ta polislerce infaz edilen TKİP’li Aleaddin Karadağ yarın Antakya'ya uğurlanıyor.İlerici devrimci kurumlar yarın saat 14.00 Gazi Mahallesi Eski Karakol durağında toplanıp, Gazi Cemevi'ne yürünecek. Karadağ burada yapılanca törenin ardından Antakya'ya uğurlanacakANF NEWS AGENCY

25 kasım'da hayat duracak 0 Kommentare

İSTANBUL - - KESK tarafından 25 Kasım'da Türkiye genelinde yapılacak grevle ile ilgili sendikalar hükümete uyarıda bulundu. KESK Genel Başkanı Sami Evren, yapılacak grevin 1969'da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) tarafından yapılan grevden sonraki en büyük eylem olacağını belirterek, hükümete "Grevi doğru oku. Eğer bunu doğru algılamazlarsa 25 Kasım daha büyük eylemlerin başlangıcı olacak" uyarısında bulundu. Daha özgür, eşit ve adil bir hayat için KESK ve Kamu-Sen öncülüğünde 25 Kasım Çarşamba günü gerçekleştirilecek olan bir günlük "uyarı grevi" öncesinde sendika başkanları hükümete uyarıda bulundu. Taksim Hill Otel'de düzenlenen basın toplantısına KESK Genel Başkanı Sami Evren, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türker, TTB Genel Başkanı Gencay Gürsoy, İstanbul Eczacılar Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Ertem, Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, katıldı. Toplantıya İstanbul Milletvekilli Ufuk Uras, DTP, SDP, EMEP, Halkevleri, ÖDP ve TKP temsilcileri de katıldı. Kamu emekçileri olarak ülke genelinde gerçekleştirecekleri "uyarı grevi"ni, "Çalışma yaşamının demokratik olmaması ve kamuya yeterli kaynak aktarılmaması" nedeniyle yaptıklarını belirten KESK Genel Başkanı Sami Evren, çalışanların toplu sözleşme ve grev haklarını kullanma olanağının da kısıtlı olduğunu söyledi. Evren, "Toplam iş gücü içerisinde emekçilerin çok az bir oranı sendikalı olabiliyorsa, o ülkede demokrasi defolu demektir" dedi.Demokrasinin dört yılda bir yapılan seçimlerle varılabilecek bir olgu olmadığına dikkat çeken Evren, toplu sözleşme ve grev hakkının olmadığı bu sistemde üyelerinin hak ve taleplerini koruyamadıklarını söyledi. Evren, hükümetin şimdiye kadar ilettikleri taleplerini duymazdan geldiğini ifade ederek, "Bu grev sadece ücret talebiyle ortaya çıkmış bir grev değildir, toplu pazarlık ve grev hakkımızı ön plana çıkarmak için gerçekleştirilecek bir grevdir" dedi. Evren, hükümetin İLO gibi uluslararası sözleşmeleri ve Anayasa'nın 90. maddesini ihlal ettiğini de ekledi.'BU GREV DAHA BÜYÜK EYLEMLERİN BAŞLANGICI OLMASIN’Kamuya ayrılan kaynağın azalması nedeniyle son yıllarda vatandaşların hizmet alımlarında sıkıntı yaşandığını aktaran Evren, kendilerini de ilgilendiren bu greve vatandaşların destek olmalarını istedi. Evren, 25 Kasım'da gerçekleştirilecek grevin, 1969'da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) tarafından yapılan grevden sonraki en büyük eylem olarak tanımladı. Grev nedeniyle hastanelerde acil sağlık hizmetlerinin dışında hizmet verilmeyeceği, vergi dairelerinde işlemlerin durdurulacağını, trenlerin durdurulup, uçakların rötar yapacağı bilgisini veren Evren, vatandaşların hizmet alımlarını ertelemesini, çocuklarını da okula göndermeyerek greve katılmaları çağrısında bulundu. Hükümete de seslenen Evren, "Hükümetin bu eylemi doğru değerlendirmesini umuyorum. Eğer bunu doğru algılamazlarsa 25 Kasım daha büyük eylemlerin başlangıcı olacak" uyarısında bulundu.Türkiye demokrasisinin ve emek hareketi açısından bugünün daha güçlü birlikteliğe gebe olduğunu söyleyen DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi de, sendika olarak örgütlü oldukları tüm işyerlerinde greve destek vereceklerini belirtti. Hükümetin arkasına muhalefeti de alarak başka gündemler yaratmaya çalıştığını vurgulayan Çelebi, "Tüm emekçileri ilgilendiren bu mücadeleye herkes destek vermelidir, çünkü buradan yaratılacak ortak dayanışma kamu emekçileri ve işçiler açısından başarıya ulaşmak için esastır" ifadelerini kullandı.Çelebi'nin ardından konuşan Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türker, işçilerin haklarını alamadığı 12 Eylül hukuku içerisinde memurların da haklarını alamamaları nedeniyle greve gidiyor olmasının çok önemli olduğunu söyledi. Türker: "Tüm emekçileri ilgilendiren bu greve üretimi durdurarak destek vereceğiz, umarım grevle verilmek istenen mesajı hükümet doğru okur" dedi. Toplantıya katılan tüm siyasi parti, meslek odaları ve sendika temsilcileri de greve destek vereceklerini açıklarken, İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras da, Çarşamba günü Meclis'te genel kurul toplantısına katılmayarak greve destek vereceğini söyledi. Uras, sol, sosyalist, demokrat tüm kesimlerin bu greve destek vermelerini istedi.ANF NEWS AGENCY

Kürt ordusu kurulmuyor, peşmergeler birleşiyor! 0 Kommentare

HEWLER - Irak Hükümeti, Federe Kürdistan Bölgesi başkanı Mesut Barzani'nin, "birleşik bir Kürt ordusu" oluşturma planına karşı çıkarken, Kürt yönetimi ise Barzani'nin yanlış anlaşıldığını belirterek, ‘’ordu değil peşmerge güçlerini birleştirmek istiyoruz’’ açıklaması yaptı.Mesud Barzani'nin Federe Kürdistan bölgesinde "birleşik bir Kürt ordusu" kurma açıklaması Bağdat'ı hareket geçirdi. BAĞDAT: İZİN VERMEYİZIrak Hükümet sözcüsü Ali El-Debbağ, "Bazı çevrelerin hayalinde olan ve Sayks–Piko antlaşmasının izin vermediği Kürt devleti kurma görüşü birbirinden ayrılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.Barzani'nin "birleşik bir Kürt ordusu" oluşturmasına karşı olduklarını söyleyen Debbağ, Irak'ın güvenliğini tehdit edecek yerel bir ordunun kurulmasına izin vermeyeceklerini söyledi.ANAYSAL HAKKIMIZFedere Kürdistan Bölge Başkanlığı Divan Başkanı Fuat Hüseyin ise, Barzani'nin "birleşik bir Kürt ordusu" oluşturulmasındaki amacın peşmerge güçlerinin birleştirmesi olduğunu belirterek, "bu da bizim anayasal bir hakkımızdır" dedi.PEŞMERGE GÜÇLERİ BİRLEŞECEKPeşmerge Kuvvetleri Sözcüsü Cebar Yaver de yaptığı açıklamada, Kürdistan ordusu ile ilgili yapılan açıklamaları yanlış anlaşıldığı, yeni bir ordunun oluşturulacağı haberlerin gerçekleri yansıtmadığını iddia etti.Bütün peşmerge güçlerinin birleştirileceğini söyleyen Cebar Yaver şöyle dedi: ‘’Bütün Peşmerge güçlerin birleşecek ve Peşmerge Bakanlığını bağlı olacak. Hiçbir siyasi partinin peşmerge güçlerinin içişlerine karışmayacak. Federal Irak Anayasının 121’inci maddesinin 5’inci bendinde peşmerge güçleri birleşeceği ve bir ordu haline geleceği belirttiliyor. Bu güç Kürdistan Bölgesi’ni kuruyacak, Irak ordusununa yardım sağlayacak ve Federal Irak devletini kuruyacak.’’BARZANİ NE DEMİŞTİ?Barzani, Amerikan delegasyonundan Tümgeneral Michael Barbero ile önce gün yaptığı görüşmede, “Kürdistan’ın birleşik tek ordusunun olması benim ve Kürt halkının bir dileğidir” şeklinde konuşmuştuANF NEWS AGENCY

Dağdelen: Uyum değil, göçmenlere baskı var 0 Kommentare

BERLİN - Alman Sol Parti Federal Meclis (Bundestag) Grubu Göç ve Uyum Politikası Sözcüsü Sevim Dağdelen, hükümetin bu yasama döneminde hayata geçirmeyi planladığı ‘Uyum Sözleşmesi’yle göçmenler üzerinde yeni bir baskı aracı yaratmayı amaçladığını söyledi.Alman hükümetinin Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer'in, hükümetin göçmenlerin uyumunu sağlamak üzere koalisyon protokolünde yer alan ‘Uyum Sözleşmesi’ uygulamasına geçmeyi planladığını duyurmasının ardından açıklama yapan Alman Sol Parti Federal Meclis (Bundestag) Grubu Göç ve Uyum Politikası Sözcüsü Sevim Dağdelen, ayrımcı yasa ve uygulamalarla sosyal dışlamanın, uyum sözleşmeleriyle ortadan kalkmayacağını belirtti.BU YASA AYRIMCIDIRUyum sözleşmelerinin sosyal eşitsizliklerin kaynağını ortadan kaldıran değil, göçmenleri, içinde bulundukları sosyal durumun sorumlusu olarak gören bir siyasetin ifadesi olduğunu belirten Dağdelen, "Bakan Böhmer, sanki göç yasalarında son yıllarda peş peşe sertleştirmeler gerçekleştirilmemiş ve sözleşme bugün yeni bir fırsat olarak sunuluyormuş gibi davranıyor. Oysa bu yasa ve uygulamalar, son yıllarda uyum önündeki en büyük engeller olarak göçmenlerin karşısına çıkarılmıştır. Göçmenlerin dışlanması, bu ayrımcı yasa ve uygulamalar nedeniyle daha da pekiştirilmiştir" dedi.BU YASA GÖÇMENLERİ DIŞLAYICI UYGULAMALARDAN KORUMAZUyum politikasının merkezine dil öğrenmenin yerleştirilerek, bu yolla tüm sorunların çözüleceğinin düşünüldüğünü ifade eden Dağdelen, yalnızca Almanca'yı iyi bilmenin de göçmenleri çalışma yaşamının dışında bırakılmaktan ve eğitim sisteminde ayrımcı ve dışlayıcı uygulamalara maruz kalmaktan korumadığını söyledi.BOHMER: BU YOLLA GÖÇMENLER DESTEK ALACAKUyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, koalisyon protokolünde yer alan uyum sözleşmesiyle uyum konusundaki ilerlemelerin kontrol edilebileceğini belirtmiş, bu yolla göçmenlerin ne gibi destekler alabileceğini ve kendilerinden ne beklenildiğini bileceğini, Almanlar açısından da göçmenlerin başarılı uyumu için sağlayabilecekleri katkıların ve göçmenlere yönelik ne gibi çabalar sergilendiğinin ortaya konacağını ifade etmişti.ANF NEWS AGENCY