KIZILDERE DİRENİŞİ UNUTULMAYACAK!


30 Mart 1972'de, ülkemizde ve bütün dünyada gözler bir Karadeniz köyüne, KIZILDERE'ye çevriliydi.Mahir Çayan ve arkadaşlari, korkunç bir takip altında Ankara'dan Karadeniz'e geçmişlerdi. Burada, Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idamını önlemek için Ünye Radar Üssü'nde görevli emperyalizmin 3 ajanını rehin alarak Niksar'ın bir dağ köyü olan Kızıldere'ye sığınmışlardı.Günlerdir ülkemizde bütün devlet kuvvetleri, devlete karşı gelen, devlete isyan eden bu insanlarin peşine düşmüştü. Devlete karşıgelinemeyeceğini kanıtlamak gerekirdi. Bütün devlet kuvvetleri seferber edildi. Eski "devletlu" İsmet Paşa'ya çağrılar yaptırıldı. Mahir Çayan ve arkadaşlarını bulabilmek için yüzlerce insan işkenceye çekildi. Ülkenin her yanında tam bir savaş hali sürdürülüyordu...Takipler alabildiğine sıklaştırıldı. Büyük şehirlerde yıldırım harekatları düzenlendi. Her ev, her oda didik didik aranmaya çalışıldı. Sokağa çıkma yasağı kondu. Beş kişiden fazlasının birlikte gezmesi suç sayıldı.Nihayet, Mart ayının son günlerinde Mahir Çayan ve arkadaşlarının Karadeniz Bölgesi'nde olduklan tespit edildi. Mahir Çayan ve arkadaşlarını bulabilmek için yüzlerce insan gözaltına alındı. İlkokullar işkencehane olarak kullanıldı. İşkence, aleni, ortalıkta yapılıyordu. Karakollardan yükselen çığlık sesleri duyulmaktaydı. Hamile kadınlar işkence altına yatırılıyordu. Halkın umutsuz tepkilerinden bile çekinen, korkan egemen sınıflar, toplarıyla, tanklarıyla, komando birlikleriyle, generalleriyle, MİT paşalarıyla üşüştüler Karadeniz bölgesine. Ve muhbirlerinin ve cümle teknik olanaklarının yardımıyla halkın on yiğit savaşçısının Kızıldere köyünde olduğunu öğrenebildiler.Mübalağasız, ordularıyla kuşattılar Niksar bölgesini. Kızıldere köyü savaş alanı oldu. Köy evinde 10 yiğit ve evin çevresinde sayısız asker, bu koşullarda bir çatışmaya girdi. 30 Mart 1972 akşamı, bütün teleksler, bütün rotatifler, dünya radyolarının hepsi aynı haberi iletiyordu; KIZILDERE’DE 10 KİŞİ KATLEDİLDİ!Oligarşinin, tankı, topu, bazukası, paşası, maşası el birliğiyle, bu köy evinde kuşattıkları halkın 10 yiğit savaşçısını imha etmeyi nihayet becerebilmişlerdi.10'lar, "biz buraya teslim olmaya değil, ölmeye geldik" diyorlardı. Ve öyle oldu. Teslim olmadılar. Direndiler. Öldüler.30 Mart 1972, bundan böyle, devrimcilere yol gösteren bir direnme savaşının alevlendiği gün oldu. Faşizme karşı teslimiyetsiz bir mücadele anlayışına sahip olduklarından KIZILDERE DİRENİŞİ'ni gerçekleştirdiler. Üç yiğit devrimciyi, Deniz'i, Yusuf'u, Hüseyin'i ipe çekerek nelere kadir olduğunu kanıtlama çabasında olan oligarşinin, halk yığınlarına gözdağı verip devrimcileri yıldırmak arzusuyla tutuşan oligarşinin katliamına karşı direndiler. Yoldaşlarının kurtarılması uğruna kendilerini feda etmekten geri kalmadıklannı kanıtladılar.10'lar, Kızıldere'de oligarşinin baskı ve tenkil politikasına, azgın sömürüsüne karşı çıktıkları için öldürüldüler. Devrim uğruna teslim olmayı değil, direnerek ölmeyi savundukları için öldürüldüler.30 Mart 1972, oligarşinin sarhoş generallerinin zafer çığlıkları attığı bir gündü. Yiğit savaşçıların cesetleri üzerinde tepindikleri bir gündü. Ama ayıldıklarında kirli kanlarını donduran bir gerçekle karşılaştılar:Birde çok olup çokta bir olan, hepsi birer Mahir, hepsi birer Saffet; Hüdai, Nihat, Ahmet, Ertan, Ömer, Cihan, Sabahattin, Kazım olan halkın diğer evlatlarını hatırlamak zorundaydılar.KIZILDERE DİRENİŞİ UNUTULMAYACAK!YOLDAYIZ,YOLUNUZDAYIZ!!!

0 Kommentare: