AKP ve `teget` gecmeyen gercekler

4 gençten biri işsizliğin pençesine girerken, memur ve işçiler de yaşanan krizin bedelini en ağır şekilde ödemeye devam ediyor.

AKP her seçim öncesi beyannamelerinde, gençlere iş, yoksullara aş, öğrencilere burs sözleri verirken, memur ve işçiye de 'Enflasyona ezdirmeme' sözü verdi. Ancak 7 yıldır görev başında olan AKP'yi rakamlar yalanlıyor. 4 gençten biri işsizliğin pençesine girerken, memur ve işçiler de yaşanan krizin bedelini en ağır şekilde ödemeye devam ediyor. AKP hükümeti diğer alanlarda olduğu gibi, iktidarda bulunduğu 7 yıl boyunca, aksini taahhüt etmesine rağmen, çalışma yaşamında da, çalışanları mağdur eden birçok uygulamaya imza attı. Türkiye'yi yönetme görevini 2001 krizinden hemen sonra devralan AKP hükümeti, iktidarı boyunca, özelleştirmelere yönelerek kamu hizmeti veren işletmeleri neredeyse sıfıra indirdi. Yönetime geldiğinde resmi verilere göre yüzde 10.3 olan işsizlik oranı 2008 Aralık ayı verilerine göre 13.6'ya fırladı. 2002-2007 yılları arasında Toplu İş Sözleşmesi kapsamındaki tüm ücretlilerin sendikalaşma oranı yüzde 9.5'den yüzde 6.1'e geriledi. Kamu emekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkını görmezden gelen AKP hükümeti, 7 senedir kamu sendikaları ile yapılan toplu görüşmelerde bildiğini okudu. Sağlık alanında da iyileştirmeler yapacağını iddia eden hükümetin bu alandaki icraatları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Sağlık ocaklarına yazar kasalar konulurken, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile sağlık hizmetleri her aşamada paralı hale getirildi. AKP bütün bu alanlarda bir gerileme içerisinde.

Gerçek işsiz sayısı 6 milyon kişi

2001 ekonomik krizinden sonra 2002'de işsizlik oranı yüzde 10.3 olarak tespit edilirken bu oran 2008 Aralık verilerine göre yüzde 13.6'ya, son açıklanan TÜİK verilerinde ise yüzde 15,5'e yükselerek Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaştı. İktidarı boyunca sürekli işsizliği düşüreceğini ve düşürdüğünü iddia eden AKP hükümetini en son yayınlayan TÜİK verileri açıkça yalanlıyor, bu rağmen Başbakan Erdoğan fırlayan işsizlik rakamları karşısında 'iddia ediyorum mevsimlik' söylemini kullanmakta buldu. Ülkenin içinde bulunduğu durumu Küresel Krize bağlayan AKP hükümeti dönemindeki resmi işsizlik oranı 2009 yılının Ocak ayında yüzde 15.5'e yükseldi. İşsizlerin sayısı ilk kez 3 milyonu geçerek 3 milyon 650 bin kişiye ulaştı. İş bulmaktan umudunu kesen 2 milyon 298 bin kişi eklendiğinde, gerçek işsiz sayısı 6 milyon olarak hesaplanıyor. 883 bini yeni olan işsizlerin yüzde 74.4'nün erkek olduğu, kentlerde de her 6 kişiden birinin işsiz kaldığı belirtildi. Türkiye'de ekonomik dengeleri alt üst eden 2001 krizinde, genç nüfusta resmi işsizlik oranı yüzde 19.2 olarak belirlenirken, bu oran Ocak 2009 verilerine göre yüzde 27.9'a çıktı. Böylece her dört gençten biri işsiz dolaşıyor.

Hükümetin en başarılı olduğu alan satış: Özelleştirmeler

1980'li yıllarda özelleştirme altyapısı oluşturulmuş, 1990'lı yılların ortalarından itibaren ise özelleştirme hız kazanmıştır. 2002'ye kadar yönetime gelen bütün hükümetler özelleştirmeci politikaları yürürlüğe koydu. Ancak Türkiye'de özelleştirmelerin en yoğun yaşandığı dönem AKP hükümetinin iktidarda olduğu 2002-2009 dönemidir. 1987 yılında Sümerbank'ın özelleştirilmesi konusunda söylenen 'Devlet basma, pijama, ayakkabı üretmesin' ve 1992'de Et ve Balık Kurumu'nun özelleştirmesini savunma adına söylenen 'Devlet kasaplık mı yapar?' söylemleri AKP'nin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından farklı bir boyuta taşındı. Her fırsatta özelleştirmeleri savunan ve bunu yüksek sesle açıklayan Unakıtan, 2003 yılında 'Kulakları tıkayıp ne varsa satacağım', 'Ne banka bırakacağız, ne fabrika, ne de işletme, liman da bırakmayacağız. Hepsini satacağız' ifadeleriyle tepki toplamıştı. Hızını alamayan Unakıtan PETKİM'in özelleştirilmesi konusunda eleştiri yapan çevrelere de, 'Ülkenin işgal altına girdiğini söylüyorlar, gelsinler işgal etsinler', SEKA için de, 'Stratejik yer imiş, ne stratejisi, önemli olan müşteri bulmak. Müşteri gece gelsin, pijamayla çıkarım karşılarına. Seviyorum bu işleri arkadaş' yanıtını vermişti.

'Önceki hükümetler kasaplığı bıraktı AKP satıcılığa başladı'

Özelleştirme politikalarını belediyeler eliyle sunulan birçok hizmete de kaydırmaya çalışan hükümet, ulaşım, çöp toplama, temizlik, altyapı gibi çalışmaları taşeronlaştırarak özelleştirdi. Şu ana kadar 246 kamu hissesi, 22 yarım kalmış tesis, 394 taşınmaz, 8 otoyol, 2 Boğaz Köprüsü, 103 tesis, 6 liman, Şans Oyunları lisans hakkı ile Araba Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alınmıştır. 200'ü aşkın kuruluş çeşitli yöntemlerle özelleştirilirken, bunların 188'inde hiç kamu payı kalmamıştır. Devam eden ve planlanan özelleştirmeler de gerçekleştirildiği taktirde kamu işletmeciliğinin neredeyse sıfırlanacağı belirtiliyor.

'SSGSS Yasası sağlığın paralı hale getirilmesi hedefleniyor'

Sağlık hizmetlerinde de özel sektörü teşvik eden AKP hükümeti, kamunun payını küçülterek, kamu kaynaklarını özel sektöre aktardı. Sağlık emekçileri ve hekimlerin sık sık 'Paran kadar sağlık' politikalarının uygulandığına dikkat çekmesine rağmen hastanelerde katkı payı-katılım bedeli alınmaya başlandı. Sağlık ocaklarına yazar kasalar konulurken, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile sağlık hizmetleri her aşamada paralı hale getirildi. Yine aile hekimliği uygulamasıyla birinci basamak sağlık hizmetleri özelleştirilmeye başlandı. Meslek Odaları ve sağlık çalışanları, kamu hastanelerinin işlettirilmesi-şirketleştirilmesi ile kamu tarafından sunulan tüm sağlık hizmetlerinin tamamen özelleştirilmesinin planlandığına dikkat çekiyor.

AKP iktidarı boyunca sendikalaşma oranında da düşüş gözlemlendi

Ücretlilerin sendikalaşma oranında AKP iktidarı döneminde de sürekli bir düşüş gözlemlendi. 2002 yılında yüzde 9.5 olan sendikalaşma oranı, 2003'de yüzde 8.9'a, 2004'te yüzde 8.1'e, 2005'te yüzde 7.6'ya, 2006'da yüzde 7'ye, 2007'de ise yüzde 6.1'e düştü. 2002-2007 yılları arasında Toplu İş Sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 175 bin 970 kişi düşmüş, tüm ücretlilerin sendikalaşma oranı yüzde 9.5'den yüzde 6.1'e geriledi. TÜİK verilerine göre sadece ücretlilerin değil SSK'li (kayıtlı) işçilerin sendikalaşma oranında da 2002'den günümüze kadar ciddi bir düşüş var. 2002'de yüzde 22 olan SSK'li işçilerin sendikalaşma oranı, 2003'de yüzde 20, 2004'te yüzde 18.3, 2005'de yüzde 18.5, 2006'da yüzde 17.5, 2007'de ise yüzde 15.7 olarak gerçekleşti. SSK'li işçilerin sendikalaşma oranı 2002-2007 yılları arasında yüzde 22'den yüzde 15.7'ye düştü. Aynı şekilde özel sektörde çalışan işçilerin sendikalaşma oranı 2002'de yüzde 5.6 iken, 2003'te yüzde 5.1'e, 2004'te yüzde 4.7'ye, 2005'te yüzde 4.6'ya, 2006'da yüzde 4'e, 2007'de yüzde 3.4'e geriledi. Özel sektördeki sendikalı işçi sayısı 2002'de 415 bin 972 iken, bu rakam 2007'de 361 bin 430'a düşmüş, özel sektörde sendikalaşma oranı aynı dönemde yüzde 5.6'dan, yüzde 3.4'e geriledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın verilerine göre, 2009 Ocak ayı itibariyle Türkiye'de toplam işçi sayısı 5 milyon 434 bin 433, sendikalı işçi sayısı 3 milyon 205 bin 662, sendikalaşma oranı ise yüzde 58.98'tir. Bu oranın doğru olması durumunda Türkiye birçok Avrupa ülkesini sendikalaşma konusunda geride bırakmış görünüyor. Ama gerek kamu emekçileri gerekse de işçi sendikaları Bakanlık istatiğinin gerçeği yansıtmadığını savundu. Bu istatistiğin gerçeği yansıtmadığını savunan sendikalar Çalışma Bakanlığı'nın, işçi sayısını hesaplarken SSK'ya kayıtlı işçileri dikkate aldığını ve kayıt dışı çalışan işçileri yok saydığını belirtiyor.

Türk-İş'in daha önce hazırladığı 'Türkiye'de Sendikal Örgütlenmenin Bedeli: İşten Atılmak' başlıklı rapora göre de, 2003- 2005 yıllarını arasında 15 bin 531 işçi, sendikal örgütlenmelere katıldığı için işten atılmıştır. 2005 yılı sonrasına ilişkin net veriler olmadığı için, 2003-2005 yılı verileri esas alındığı taktirde, Türk-İş'e bağlı sendikalara üye olduğu için yılda ortalama 5 bin 177 işçi işten atıldığı belirtiliyor. Aynı şekilde 2003-2008 yılları arasında DİSK'e bağlı sendikalara üye olduğu için 30 bin civarında işçinin işten atıldığı ve sonuç itibariyle, her yıl ortalama 10 binden fazla işçinin, Anayasal haklarını kullanarak Türk-İş ve DİSK'e bağlı sendikalara üye oldukları için işten atıldığı belirtiliyor. Sendikalar gerek işverene gerekse de buna sessiz kalan hükümete karşı tepkili.

Toplu iş görüşmelerinde hükümet bildiğini okudu

Birçok konuda olduğu gibi ILO, Anayasa ve AHİM kararlarını görmezden gelen AKP hükümeti 2002 yılından beri kamu emekçileri sendikalarıyla da toplu sözleşme yerine toplu görüşmeyi esas alarak dayatmalarda bulunuyor. 2002 yılından beri düzenlenen toplu görüşmeler değerlendirildiğinde memurların taleplerinin karşılık bulmadığı ortaya çıkıyor. 2002'den 2008'e kadar kamu emekçileri ile yapılan toplu görüşmelerin sonuçları şöyle:

  • Sendikalarla hükümet temsilcileri arasındaki ilk görüşme 2002 yılında yapıldı. Koalisyon hükümetinin son günlerine denk gelen görüşmelerde, tüm memurlara 100 YTL seyyanen zam yapılması kararı alındı. Ancak sendikaların dile getirdiği talepler karşılık bulmadı.

  • 2003 yılındaki görüşmelerde anlaşma sağlanamadı. Buna rağmen, hükümet görüşmeler sırasında teklif ettiği 160 milyon TL'lik zammı yasallaştırdığı gibi görüşmenin yapıldığı 2003 senesinde değil iki taksit şeklinde 2004 yılı içinde ödedi.

  • 2004 yılı görüşmelerinde tüm memurlara bir derece verilmesi kararı alındı. Bu görüşmelerde ilk kez sendikalar ile hükümet arasında mutabakat metni imzalanırken, KESK taleplerin karşılanmadığı gerekçesi ile metne şerh koydu.

  • 2005 görüşmelerinde, ek ödeme almayan kurum personeline 2006 yılından itibaren başlamak üzere 40+80 YTL'lik denge tazminatı verilmesi, aile yardımı ödeneği gösterge rakamının bin 250'den bin 450'ye çıkarılması ve sendikalı olan memurlara 5 YTL sendika ödeneği verilmesi kararı alındı. Yine imzalanan mutabakat metnine KESK şerh koydu.

  • KESK 2006 yılında yapılan görüşmelerden çekildi. Uzlaşmazlık ile sonuçlanan görüşmelerde uzlaştırma kurulunun kararının yerine getirilmemesi üzerine Kamu-Sen de masayı terk etti.

  • KESK 2007 görüşmelerinin ilk gününde masadan çekildi. Kamu-Sen ve Memur-Sen'in katıldığı görüşmelerde, anlaşma sağlanamadı. Görüşmelerde hükümet tarafı, taban aylıklarının 15+15 YTL arttırılması ve sendika üyesi memurlara verilen aidatın 10 YTL'ye çıkarılması, denge tazminatına 20-20 YTL zam yapılmasını ve maaşlara yüzde 2+2 zam yapılmasına karar verdi.

  • 2008'de de toplu sözleşme hakkı ve grev hakkının uygulanmasını isteyen KESK, görüşmeleri protesto etti. Hükümet ile Kamu-Sen ve Memur-Sen düşük ölçekli bir anlaşma sağlandı. Anlaşmanın sonucundan memnun kalmayan kamu emekçileri büyük mitinglerle hükümeti protesto etti.

    (Abdurrahman Gok / DiHA)
  • 0 Kommentare: