`Soz konusu vatansa gerisi teferruattir!` sozu soylenmemistir!
Prof. Dr. Cemil Koçak Yeni Kitabında Resmi İdeolojinin Konjonktüre Göre Değişen "Atatürkçülük Manevraları"nı Anlatıyor :
Sabancı Üniversitesi Sanat Ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak, Tek Parti Dönemini Ele Aldığı Son Kitabı "geçmişiniz İtinayla Temizlenir"de Mustafa Kemal'in Ermeni Olaylarına İlişkin Yaklaşımından Kürtlere Özerklik Verilmesi Meselesine, Konjonktüre Göre Değişiklik Gösteren Kemalizm Anlayışından Atatürk'ün Koşullara Göre Politika Ve Söylem Değiştirebilen İyi Bir Politikacı Oluşuna Kadar Pek Çok "cıs" Konuya Değiniyor.
Kitabınızın adı "Geçmişiniz İtinayla Temizlenir". Kimler, neden ve nasıl geçmişimizi temizlemek istiyor?
Değişik makalelerden oluşan bu derleme kitabın felsefesi, tarih yazımına ilişkin yaşanan problemler. Bu problemler tarih anlayışımıza doğrudan yansıyor; bu da maalesef çarpıtılmış bir yansıma. Bizde resmi tarih olarak adlandırılan şey, geçmişe ilişkin bilgilerimizin bir kısmını hiç açığa çıkarmamak. Geçmişte olmuş ve bitmiş olanın siyasi ve toplumsal hafızadan tamamen çıkarılması, konuşulmaması ve yazılmamasını sağlamak. Resmi eğitim bunu katmerleştiriyor.
- Peki, niçin tarihimizi unutturmaya ya da silmeye çalışıyorlar?
Resmi ideoloji neyi tarihten sileceğini ve neyi ön plana çıkaracağına dair karar veriyor. Bunu ders kitapları ile ilgili tartışmalarda görüyoruz. O yüzden ders kitaplarındaki değişim ve dönüşüm iktidarın o konjonktüre uygun siyasi ve ideolojik tutumunu bize çok bariz bir şekilde gösteriyor. Ders kitaplarında yazılanların dışında olan şeylerin ise geniş kitlelere ulaşmasına izin verilmiyor. Bunun üç tane formülü var. Birinci formülde, olmuş olan hiç olmamış gibi gösteriliyor. Yani tamamen inkâr politikası uygulanıyor.
- Hangi olaylar için Türkiye'de bu inkâr politikaları uygulanıyor?
Mesela son zamanlarda yeniden tartışılmaya başlanan 1915 Ermeni olayları. Bu olaylarda olduğu gibi, zaman içinde cılız da olsa yaşananlara karşı bazı sesler çıkmaya başlıyor. Bu noktada tamamen inkâr etme politikası zora giriyor. O zaman resmi ideoloji formülasyonu değiştirmek zorunda kalıyor ve olmuş olanı tamamen inkâr etmemekle birlikte onun sadece belli bir kısmını ön plana çıkarıyor. Bu da resmi ideolojinin geçmişi temizlemek için uyguladığı ikinci formülasyon. Ben bunu ayın karanlık yüzünden hiç bahsetmeme politikası olarak ifade ediyorum. Bazıları ayın sadece aydınlık yüzünü konuşalım istiyorlar.
- Peki üçüncü formülasyon
Gerçekte hiç olmamışı, olmuş gibi göstermek. Eğer yeteri kadar yaygın ve sık tekrarlayabilirseniz zaman içinde bunu başarabilirsiniz. Mesela, Cumhuriyet mitingleri sırasında Atatürk'e mâl edilen bir söz vardı: "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır". Atatürk'ün böyle bir lafı yok. Basbayağı uyduruyorlar. Sürekli tekrarlandığı için de bir süre sonra toplum tarafından içselleştiriliyor.
- Bu formüle başka örnekler var mı?
27 Eylül 1932'de Atatürk ile ABD Genelkurmay Başkanı MacArthur arasında bir mülakat gerçekleşiyor. Bu mülakat 1951 yılında "The Caucasus" adlı bir Amerikan dergisinde yayımlanıyor. Ardından Cumhuriyet gazetesi 8 Kasım 1951'de bu mülakatın çevirisini yayınmlıyor. Cumhuriyet'teki çeviride Atatürk'ün, MacArthur'a bir dünya savaşının çok yakın olduğunu, Almanların ve İtalyanların birleşeceğini ancak savaşı kaybedeceklerini, Rusya'nın da bu işten istifade etmeye çalışacağını, bizim vazifemizin ise bolşevizmi durdurmak olduğunu söylediği yazılıyor. Türkiye'de anti-Sovyet havanın estiği 1950'li yıllarda yayımlanan bu mülakat sayesinde dönemin dış politikasının Atatürk'ün dış politikası ile örtüştüğü izlenimi veriliyor. Ben Başbakanlık arşivinde tesadüfen bu görüşmenin resmi kaydını buldum. Aslında Atatürk Cumhuriyet'te yayımlanan çevirinin tam tersini söylemiş. Yakında bir dünya savaşının çıkmasının imkânsız olduğunu, onun için içimizin rahat olması gerektiğini söylüyor ve ayrıca ne dünya savaşının sonucu hakkında bir kehanet ne de Türkiye'nin anti-Sovyet politika izlemesi gerektiğine dair bir ifade var. Tam tersine MacArthur'a Atatürk Orman Çiftliği'ndeki büyük başarılarından bahsediyor. Bütün tutanak bundan ibaret.
- "Atatürk Ne De(me)mişti" başlıklı yazıda, "Atatürk'ün aynı konuda değişik zamanlarda seslendirilmiş farklı görüşleri arasından seçme yapılarak, uygun görülenin tekrarlanmasına ve yeniden üretilmesine izin veriliyor, aynı konuda uygun görülmeyen görüşü ise unutturulmaya terk ediliyor" diyorsunuz.
Mevcut konjonktüre uygun şekilde izlenen siyasi ve ideolojik tutumun Atatürkçülükten meşruiyet aldığını belgelemek ve göstermek için Atatürk'ün herhangi bir konudaki herhangi bir zamanda söylediği bir sözü almak ve söylemek mümkün. Her zaman Atatürk söyledi diye bir söz uyduramayabilirsiniz. Eğer uyduramıyorsanız işinize gelen kısmını alıp kullanabilirsiniz. Mesela Atatürk'ün İslamiyet'e ilişkin sözlerine bakarsak, İslamiyet'e son derece ılımlı bir Atatürk portresi çizmek mümkün. Ayrıca Atatürk'ün İslam dinine son derece mesafeli ve uzak görüşlerini dile getirmek de mümkün. (Yeni Aktuel)
Sabancı Üniversitesi Sanat Ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak, Tek Parti Dönemini Ele Aldığı Son Kitabı "geçmişiniz İtinayla Temizlenir"de Mustafa Kemal'in Ermeni Olaylarına İlişkin Yaklaşımından Kürtlere Özerklik Verilmesi Meselesine, Konjonktüre Göre Değişiklik Gösteren Kemalizm Anlayışından Atatürk'ün Koşullara Göre Politika Ve Söylem Değiştirebilen İyi Bir Politikacı Oluşuna Kadar Pek Çok "cıs" Konuya Değiniyor.
Kitabınızın adı "Geçmişiniz İtinayla Temizlenir". Kimler, neden ve nasıl geçmişimizi temizlemek istiyor?
Değişik makalelerden oluşan bu derleme kitabın felsefesi, tarih yazımına ilişkin yaşanan problemler. Bu problemler tarih anlayışımıza doğrudan yansıyor; bu da maalesef çarpıtılmış bir yansıma. Bizde resmi tarih olarak adlandırılan şey, geçmişe ilişkin bilgilerimizin bir kısmını hiç açığa çıkarmamak. Geçmişte olmuş ve bitmiş olanın siyasi ve toplumsal hafızadan tamamen çıkarılması, konuşulmaması ve yazılmamasını sağlamak. Resmi eğitim bunu katmerleştiriyor.
- Peki, niçin tarihimizi unutturmaya ya da silmeye çalışıyorlar?
Resmi ideoloji neyi tarihten sileceğini ve neyi ön plana çıkaracağına dair karar veriyor. Bunu ders kitapları ile ilgili tartışmalarda görüyoruz. O yüzden ders kitaplarındaki değişim ve dönüşüm iktidarın o konjonktüre uygun siyasi ve ideolojik tutumunu bize çok bariz bir şekilde gösteriyor. Ders kitaplarında yazılanların dışında olan şeylerin ise geniş kitlelere ulaşmasına izin verilmiyor. Bunun üç tane formülü var. Birinci formülde, olmuş olan hiç olmamış gibi gösteriliyor. Yani tamamen inkâr politikası uygulanıyor.
- Hangi olaylar için Türkiye'de bu inkâr politikaları uygulanıyor?
Mesela son zamanlarda yeniden tartışılmaya başlanan 1915 Ermeni olayları. Bu olaylarda olduğu gibi, zaman içinde cılız da olsa yaşananlara karşı bazı sesler çıkmaya başlıyor. Bu noktada tamamen inkâr etme politikası zora giriyor. O zaman resmi ideoloji formülasyonu değiştirmek zorunda kalıyor ve olmuş olanı tamamen inkâr etmemekle birlikte onun sadece belli bir kısmını ön plana çıkarıyor. Bu da resmi ideolojinin geçmişi temizlemek için uyguladığı ikinci formülasyon. Ben bunu ayın karanlık yüzünden hiç bahsetmeme politikası olarak ifade ediyorum. Bazıları ayın sadece aydınlık yüzünü konuşalım istiyorlar.
- Peki üçüncü formülasyon
Gerçekte hiç olmamışı, olmuş gibi göstermek. Eğer yeteri kadar yaygın ve sık tekrarlayabilirseniz zaman içinde bunu başarabilirsiniz. Mesela, Cumhuriyet mitingleri sırasında Atatürk'e mâl edilen bir söz vardı: "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır". Atatürk'ün böyle bir lafı yok. Basbayağı uyduruyorlar. Sürekli tekrarlandığı için de bir süre sonra toplum tarafından içselleştiriliyor.
- Bu formüle başka örnekler var mı?
27 Eylül 1932'de Atatürk ile ABD Genelkurmay Başkanı MacArthur arasında bir mülakat gerçekleşiyor. Bu mülakat 1951 yılında "The Caucasus" adlı bir Amerikan dergisinde yayımlanıyor. Ardından Cumhuriyet gazetesi 8 Kasım 1951'de bu mülakatın çevirisini yayınmlıyor. Cumhuriyet'teki çeviride Atatürk'ün, MacArthur'a bir dünya savaşının çok yakın olduğunu, Almanların ve İtalyanların birleşeceğini ancak savaşı kaybedeceklerini, Rusya'nın da bu işten istifade etmeye çalışacağını, bizim vazifemizin ise bolşevizmi durdurmak olduğunu söylediği yazılıyor. Türkiye'de anti-Sovyet havanın estiği 1950'li yıllarda yayımlanan bu mülakat sayesinde dönemin dış politikasının Atatürk'ün dış politikası ile örtüştüğü izlenimi veriliyor. Ben Başbakanlık arşivinde tesadüfen bu görüşmenin resmi kaydını buldum. Aslında Atatürk Cumhuriyet'te yayımlanan çevirinin tam tersini söylemiş. Yakında bir dünya savaşının çıkmasının imkânsız olduğunu, onun için içimizin rahat olması gerektiğini söylüyor ve ayrıca ne dünya savaşının sonucu hakkında bir kehanet ne de Türkiye'nin anti-Sovyet politika izlemesi gerektiğine dair bir ifade var. Tam tersine MacArthur'a Atatürk Orman Çiftliği'ndeki büyük başarılarından bahsediyor. Bütün tutanak bundan ibaret.
- "Atatürk Ne De(me)mişti" başlıklı yazıda, "Atatürk'ün aynı konuda değişik zamanlarda seslendirilmiş farklı görüşleri arasından seçme yapılarak, uygun görülenin tekrarlanmasına ve yeniden üretilmesine izin veriliyor, aynı konuda uygun görülmeyen görüşü ise unutturulmaya terk ediliyor" diyorsunuz.
Mevcut konjonktüre uygun şekilde izlenen siyasi ve ideolojik tutumun Atatürkçülükten meşruiyet aldığını belgelemek ve göstermek için Atatürk'ün herhangi bir konudaki herhangi bir zamanda söylediği bir sözü almak ve söylemek mümkün. Her zaman Atatürk söyledi diye bir söz uyduramayabilirsiniz. Eğer uyduramıyorsanız işinize gelen kısmını alıp kullanabilirsiniz. Mesela Atatürk'ün İslamiyet'e ilişkin sözlerine bakarsak, İslamiyet'e son derece ılımlı bir Atatürk portresi çizmek mümkün. Ayrıca Atatürk'ün İslam dinine son derece mesafeli ve uzak görüşlerini dile getirmek de mümkün. (Yeni Aktuel)