Yayla yasağı ‘Koçerciliği’ de bitirdi


SİLVAN - Devletin 1990’lı yıllarda uygulamaya koyduğu yayla yasağı, bölgede hayvancılığın yanısıra doğayla içiçe yaşayan Koçerciliği de bitirme noktasına getirdi.Özel savaş uygulaması olarak Türk ordusu tarafından ‘90 yıllarda gündeme getirilen yayla yasağı, gıda ambargosu, askeri operasyonlar, orman yakmalar, rastgele döşenen mayınlar doğal yaşamı tahrip etti. Ama en çok da Koçerler kirli savaştan olumsuz anlamda etkilendi.Kirli savaşın başlamasıyla birlikte resmi rakamlara göre 4 bin civarında köy devlet tarafından boşaltıldı.. Özellikle yayla yasağının uygulama konulduğu 90’lı yıllardan günümüze büyük bir ekonomik kayıp yaşandı.Yayla ve meralara çıkışın yasaklanmasının ardından, kırdan kente göç arttı. Göç durumu yıllara göre şöyle: 1950 sayımında yüzde 25 olan kent nüfusu; 1980’de yüzde 44’e, 1990 sayımında ise yüzde 59’a yükseldi. 1997 yılındaki sayımda kent nüfusu yüzde 65'e, 31 Aralık 2007 yılındaki sayımda kent nüfusu yüzde 70.5'e ulaştı.1990’a doğru yoğunlaşan köy boşaltma ve yaylaların yasaklanması 1999 yılına kadar yoğun bir şekilde devam etti. Yayla yasaklarının yanında Türk Ordusu tarafından yapılan yüzlerce askeri operasyonla binlerce dönüm ormanlık alan yakıldı. 1984 yılından önce Türkiye’nin et ihtiyacının yüzde 70'i Kürt illerinden karşılanıyordu. O yıllarda sadece bölgede 25 milyon küçük, 11-12 milyon büyük baş hayvan vardı. Bunun yanında her bir sürüde 2-3 bin koyun ve keçinin olduğu binlerce Koçer ailesi geçimini yaylalarda koyun ve keçi besleyerek sağlıyordu. İç piyasanın yanısıra Sudi Arabistan, Ürdün ve Irak gibi ülkelere günlük olarak 1500’ün üzerinde 650 civarında büyük baş hayvan ihraç ediliyordu. Her yıl Koçerlerin sürüsünden 5 milyon kuzu ve teke doğuyordu. Koçerler Zozan’a çıktıklarında veya ova kentlerine geldiklerinde tarla sahiplerine beli bir kira veriyorlardı. Bu da tarla sahipleri için ek bir kazanç oluyordu. Yayla yasağı Kürt ilerinde yalnızca küçük ve büyük hayvancılığı bitirme noktasına getirmedi, bunun yanında Koçerliği ve Berivanları (Süt sağan kadın) neredeyse bitirme noktasına getirdi. “Balığı tutmak için denizi kurutacağız” açıklamalarının ardından, köy boşaltmaları ve yayla yasakları başladı. Hatta bazı yaylalar yakıldı bile. Top, havan ve hava saldırılarında Şıvanlar, berivanlar hedef oldu.Ancak yasaklarla birlikte yaylaya çıkamayan Koçerler, hayvanlarını ucuza satmak zorunda kaldı. Yün, döşek, yorgan ve yastıkların yerini pamuk almaya başladı. Zamanla pamuğunda gerekli ilgiyi görmemesinde dolayı, halk sentetik olan elyafa yöneldi. Elyaf daha ucuz olduğu için daha sağlıklı olan yünün yerini aldı.Yaylalarda bir zamanlar Koçerler için en büyük tehlike kurtlar idi. Savaşla birlikte bu da değişti. Rastgele döşenen mayınlar Koçerler, çobanlar, Berivanları için en büyük tehlike olmaya başladı. Kurt yalnızca sürüden bir hayvana saldırırken, mayın ise sürüden onlarca koyun götürdüğü gibi bazen çoban, bazen de Berivanlar da yaşamını kaybediyordu. Yayla yasağın ardından kasabalara yerleşen Koçerlerin keçi ve koyun sayısı 2,3 binden zamanla 200-300’e düştü. Keçi kılından yapılan çadırların yerini naylon barakalar aldı. Doğa ile iç içe yaşamaya alışan Berivanlar, şehir hayatına adapte olamayınca, doğal yaşamlarına yeniden geri dönme arayışında. NEWS AGENCY

0 Kommentare: