Kaybedilen köylülerin aileleri hukuk mücadelesi başlatıyor

Bolu Tugayı ve Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı askerlerce Yüksekova İlçesi'ne bağlı Ağaçlı (Aylava) Köyü'ne 1995 yılında düzenlenen baskında gözaltına alındıktan sonra, kendilerinden haber alınamayan Abdulkerim Yurtsever, Mikdat Özeken ile Münir Sarıtaş'ın aileleri, yeniden yargıya başvurmaya hazırlanıyor. Yakınlarının kaybolmasından sonra AİHM'de açtıkları davada Türkiye'yi mahkum eden aileler, Derecik'teki kazıların ardından, yakınlarının gömüldüğü yerin bulunması ve faillerin yargılanması için suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.Hakkâri'nin Şemdinli İlçesi'nde 1994 yılında 12 korucunun öldürülerek Derecik Taburu'nda gömüldüğüne ilişkin basında çıkan haberlerin ardından ailelerin yaptığı başvuru üzerine, Derecik Taburu'nda yapılan kazıların ardından Yüksekova'daki aileler de harekete geçti. Ajansımızın da 2005 yılında gündeme getirdiği konuya ilişkin, CHP Hakkâri eski Milletvekili Esat Canan'ın Yüksekova'da da üç kişinin benzer şekilde Yüksekova Taburu'na gömüldüğünü belirtmesi üzerine gözler yeniden Yüksekova'ya çevrildi. Bolu Tugayı ile Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı askerlerce Ağaçlı Köyü'ne 1995 yılında düzenlenen baskında gözaltına alındıktan sonra, kendilerinden bir daha haber alınamayan Abdulkerim Yurtsever, Mikdat Özeken ile Münir Sarıtaş'ın aileleri, Yüksekova Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.'Adalet yerini bulmalıdır'Olay sırasında kaybedilen Abdulkerim Yurtsever'in oğlu Haci Sabri Yurtsever, Babası Abdulkerim Yurtsever ve diğer 2 kişinin Yüksekova İlçe Jandarma Taburu'nun içinde gömüldüğünü belirterek, Yüksekova İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Emin Yurdakul emrindeki askerler ile Bolu Komando Tugayı'nın köylerine baskın yaptıklarını aktardı. Köylülerin üç gruba ayrıldığını, erkeklerin akşam saatlerine kadar kaba dayaktan geçirildiklerini söyleyen Yurtsever, herkesin serbest bırakılmasına rağmen babasının ve diğer iki köylünün geri gelmediğini vurgulayarak, olaya şahit çok sayıda kişi olmasına rağmen babasının askerler tarafından alındığını Türkiye'de kabul ettiremediklerine dikkat çekti. Tüm resmi başvurularına rağmen, dosyanın kapatıldığını aktaran Yurtsever, davayı AİHM'e götürdüklerini söyledi. Babası ile beraber 2 kişinin askerler tarafından götürülmesi ile ilgili korucuların bir defa ifade verdiğini ve 'Biz askerlerle beraber 3 kişiyi tabura götürüp bıraktık ondan sonra biz çıktık' şeklinde konuştuklarını belirten Yurtsever, 'Bu korucular Jandarma Komutanı Mehmet Emin Yurdakul tarafından tehdit edilince, daha sonra hiç ifade vermeye gelmediler' dedi.6 yıl sonra Yarbay Kamber olayı doğruladı'Daha sonra Yarbay Kamber'in olaydan 6 yıl sonra Van Cumhuriyet Savcılığı'na dilekçe vererek, 3 kişinin tabura getirildiğini doğruladığını hatırlatan Yurtsever, şöyle konuştu: 'Olay ile ilgili olarak, Komutan Yurdakul'un şoförü ya da postası olduğu sandığımız, Erhan adındaki asker ile olaydan 7 yıl sonra İstanbul Bayrampaşa Cezaevinde iken görüştük. 'Bunları tabura getirildiğinde Abdulkerim Yurtsever yaşamını yitirmişti, diğer 2 kişi ise bir ay sonra bırakılması yönünde toplantı düzenlendi. Ancak Emin Yurdakul, bunları serbest bırakırsak Yurtsever'in öldürüldüğü ispatlanır, bunların da sağ bırakılmaması yönünde itiraz etti' dedi. Er Erhan, bu ifadeyi mahkemede bile verebileceğini ve hatta cenazelerin nerde gömüldüğünü de gösterebileceğini söyledi. Ama bu olay basına yansıyınca, vazgeçti.''Cenazeleri yakmak istediler'İtirafçı Kahraman Bilgiç ile yaptığı görüşmeyi de aktaran Yurtsever, Kahraman Bilgiç'in 'Ben halkıma ihanet ettim, devlette bu kadar yıl çalıştım, ancak Yüksekova Çetesi yakalanınca tüm suçu benim boynuma atılarak, beni cezaevine attılar. Bu olayı biliyorum, olaydan bir ay sonra taburun içinde kazılan bir çukura bırakılarak tarandı. Daha sonra ölmüş olan Abdulkerim Yurtsever de getirilip o çukura atıldı. Çukurda cenazeler yakılmak istenmişti, ama cenazeler yanmayınca çukurun üstü kapatıldı. Bir hafta sonra cenazeler toprağın altından, çıkmıştı. Bunun üzerine cenazeler bidonların içine bırakılarak şehir dışına çıkarıldı' şeklinde aktardığını söyledi.'Faillerin yargılanmaları için başvuru yapacağız'Babasının nerede gömülü olduğunu bilenlere çağrıda bulunan Yurtsever, 'Kim olursa olsun, benim babamın gömüldüğü yeri söylesin. Devlette de çağrım, bu 3 kişinin katillerinin bulunmasıdır' dedi. Bu hafta içinde, Mehmet Emin Yurdakul'un yargılanması için Yüksekova Savcılığı'na başvuruda bulunacağını vurgulayan Yurtsever, 'Şahitlerim bütün köylülerdir' dedi.Esat Canan: Bölgenin birçok taburunda toplu mezar varKonuyla ilgili görüştüğümüz CHP Hakkari Eski Milletvekilli Esat Canan, cenazelerin taburda oluşunu, 5-6 yıl önceki bir askerin açıklamasına bağladı. 3 kişinin taburda kaybedildiğini defalarca ifade ettiklerini vurgulayan Canan, ' Hukukun olmadığı, yargının bittiği, OHAL'ın olduğu 1990'lı yılların faili belli failli meçhulleri yaygındı. Derecik Taburu'ndaki toplu mezarlar gibi, bölgenin birçok yerinde olduğunu herkesçe biliniyor. Ancak bu mezarlar bugüne kadar kaldırılmış olduğunu kanaatindeyim. Çünkü tanıklar basına çıkıp anlatınca, bu önlem alınıyor' dedi. Savcıların bu olayları gizli tutması gerektiğine dikkat çeken Canan, 'Bu ülkede Şemdinli olaylarını yapan 'iyi çocuklar' korunup olay kapatılırsa, 90'lı yıllardaki 'daha iyi çocuklar' hayli korunacaktır. İtirafçı Kahraman Bilgiç'in söylemlerini savcılar daha iyi değerlendirmeli, eğer iyi değerlendirilse Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca'daki failli meçhuller, hukuksuzluklar daha net ortaya çıkacaktır' diye konuştu.'Savcılar, 90'lı yıllardaki olaylara karşı duyarlı olmalı'Kayıp aileleri ve savcılara da çağrı yapan Esat Canan şöyle konuştu: 'Özellikle kayıp ailelerinin bir bütün olarak suç duyurusunda bulunmaları, savcılarında bölgedeki 90'lı yıllardaki olaylar karşısında duyarlı olmaları gerekiyor. Bu olayların tamamı Ergenekon ile bağlantılıdır. Tanıklara güven verilmeli, tanıklar geçmişi sorgulamalıdır. Hakkari Tugay'ında Albay Hamdi Poyraz, Mehmet Emin Yurdakul ve bunlara benzer bir sürü insan şuanda dışarıda, halkın vicdanında aklanmamış insanlardır. Ama yargı onlara dokunamamaktadır. Bütün ailelere çağrım toplu suç duyurusunda bulunun, bende eski bir milletvekili ve avukat olarak yanlarında olacağım, hukuki mücadelelerine destek vermeye hazırım. Ancak failli meçhuller sadece Derecik ve Yüksekova'dan oluşmuyor, bölgede birçok yerde failli meçhuller vardır ve araştırılması gerekir.'Olay...Bolu Tugayı ile Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı askerlerce Ağaçlı Köyü'ne 27 Ekim 1995 yılında düzenlenen baskında Abdulkerim Yurtsever, Mikdat Özeken ile Münir Sarıtaş gözaltına alınarak, Yüksekova Taburu'na götürüldü. Yakınlarının tüm başvurularına rağmen 3 köylüden bir daha haber alınamadı.1994 yılında PKK'den kaçarak Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanlığı ile Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı emrinde PKK'ye yönelik düzenlenen operasyonlara katılan, ancak bir süre sonra 'çete kurmaktan' tutuklanan itirafçı Kahraman Bilgiç, yargılandığı Diyarbakır'daki DGM'de Ağaçlı Köyü'ndeki olayı doğrulayarak yaşananları anlatmıştı. Olay sırasında üç köylünün dışında bütün köylüleri serbest bıraktıklarını anlatan Bilgiç, kalan üç köylüyü sorguladıklarını belirterek, sorgu sırasında yapılan işkencelerden dolayı Abdulkerim Yurtsever'in belinin kırıldığını aktarmıştı. Daha sonra üç köylüyü Tabur'a götürdüklerini fakat Yurtsever'in yolda yaşamını yitirdiğini söyleyen İtirafçı Bilgiç, askeri yetkililerin tanık kalmaması nedeniyle diğer iki köylüyü de öldürdüklerini ifade ederek, daha sonra üç köylüyü taburun içine gömdüklerini kaydetmişti. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra kemiklerin ortaya çıktığını anlatan Bilgiç, bunun üzerine askerlerin kemikleri imha etmelerini istediklerini, kendilerinin de kemikleri dere kenarına götürüp burada yaktıktan sonra dereye attıklarını itiraf etmişti.AİHM Türkiye'yi mahkum etti3 köylünün Türkiye'de görülen davalarından sonuç çıkmayınca Avukat Şenal Sarıhan aracılığıyla, 1996 yılında AİHM'e başvuru yapıldı. Dosya AİHM'de görüşülürken, avukat Sarıhan itirafçı Kahraman Bilgiç'in de konu ile ilgili açıklamalarını delil olarak sundu. Başvuruyu değerlendiren mahkeme, 'Yaşam hakkının ihlal edildiği' gerekçesiyle 2004'te Türkiye'yi, öldürülen kişi başına 68 milyar lira tazminat ödemeye mahkum etti. Olayın üzerinde 15 yıl geçtikten sonra üç köylünün kaybedilmesi dönemin Milletvekili Esat Canan'ın açıklamalarıyla tekrar gündeme geldi. Esat Canan'ın açıklamaları ve o dönemde Derecik Taburunda görevli bir askerin Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına ihbar mektubu yazarak 1994 yılında gözaltına alınan 12 kişinin öldürülerek tabur bahçesine gömdükleri yönündeki açıklamaları üzerine, kaybedilen 3 köylünün aileleri tekrar harekete geçti.Sami YILMAZ / Erdoğan ALTANDİHA

0 Kommentare: