Sessiz İmha, AKP Eliyle Yürütülüyor...
Sessiz imha tutsakları katlederek, sakat bırakarak, hastalıklarla tedavi etmeyip yaşatarak sürmektedir.TECRİT VE TEDAVİ EDİLMEYEN HASTALIKLAR TUTSAKLARI ÖLDÜRÜYOR!..."Önce damağında küçücük, bir mercimek tanesi büyüklüğünde şiş çıkmıştı. Doktora her zaman çıkılamıyordu. Çıkıldığında da, doktor şöyle bir bakar baştan savardı.O şiş zamanla ağzının içinde büyümeye, ağrı vermeye başladı. Hücrelerinin revir gününde doktora çıkıp göstermişti. "Geçer" deyip göndermişlerdi.Ama gün geçtikçe o ağrılı şiş büyümüş ve ağrılar dayanılmaz bir noktaya gelmişti. Artık, ağzını açmakta zorlanıyor, konuşmakta güçlük çekiyordu.Ağrıları artmış, uyku düzeni bozulmuştu. Artık, yemek yiyemiyordu. Yemek için ağzına aldığı her lokma ağzına batıyor, ağzındaki yarayı azdırıyordu.O nedenle sıvı yiyecekler alması gerekiyordu. Ama hapishane idaresinin bırakalım diyet yemeği çıkarmasını, bir tas çorba, bir bardak süt bile bulamadığı zamanlar çok oldu.Ağrılı, uykusuz geçen günler boyunca o şiş tümüyle ağzını kapadı. Artık konuşamaz olmuştu.Bu işkence tam 2 ay sürdü. 2 ay sonra ancak, Adana Balcalı Hastahasi'ne sevk olabildi.Ağzının içindeki şişliğin bir kısmı alınmıştı ameliyatla. Ama ağrı ve hastalık devam ediyordu. "Tutuklu koğuşu dolu" demiş ve yatırmamışlardı.Sonra tahliller gelmiş ve kanser olduğunu öğrenmişti..."Şu anda kanser hastası olduğu için her gün ölüme biraz daha yaklaşan Güler Zere'nin yaşadıklarının özeti buydu.Güler Zere'nin yaşadıklarını yarın başka tutsaklar yaşayacaktır. Nitekim Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Hapishanesi'nde adli bir dava nedeniyle 3 yıldır tutuklu olan Mustafa Demir, 22 Mayıs 2009 günü rahatsızlanması üzerine hastahaneye kaldırılır.Hastaneden tekerlekli sandalye ile dönmüştür. O gün hep kusar, yemek yiyemeyecek durumdadır. Ve 24 Mayıs 2009 günü hücresinde ölür. Mustafa Demir, geride eşini ve 3 çocuğunu bırakır.Hapishanelerdeki tecrit sistemi öylesine vahşi ve acımasızdır ki, hücrelere kapattığı tutuklu ve hükümlüleri hastalıklara açık hale getirir.Tecrit Sürdükçe, Hastalıklar Artacak, Ölümler Devam Edecektir.Tecrit ve hastalık, birbirinden ayrılmayan iki kavram gibidir. Hatta iç içe geçmiş iki kavramdır bunlar. Tecritin sürdüğü hapishanelerde hastalık artık "normal" hale gelmiştir.Hapishanelerdeki tecrit politikası devam ettikçe, hasta tutsakların, hastalıktan dolayı yaşamını yitiren tutsakların sayısında saklanamaz bir artış görüldü.Nitekim, tecrit politikasının uygulanmasından bu yana hapishanelerde 306 tutuklu ve hükümlü yaşamını yitirdi.Bu rakam, Türkiye hapishanelerindeki, sessiz imhanın boyutunu ve geldiği noktayı göstermesi açısından önemlidir.Sessiz imha tutsakları katlederek, sakat bırakarak, hastalıklarla tedavi etmeyip yaşatarak sürmektedir.Mesele hapishanelerde hasta olup olmamaktan öte bir sorundur. "Dışarda" da insan hasta olabilir. Ancak sorun hapishanede uygulanan tecrit nedeniyle hastalıkların hızla arttığı gerçeğidir.Tecrit, hastalıkların gelişmesi, ilerlemesi için öylesine uygun koşullar yaratmıştır ki, ölümler ve hastalıkların geldiği nokta ürkütücüdür.Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nde tutsaklar, sınırlı olanaklarıyla 150 tutsak'ı kapsayan bir sağlık araştırması yaptılar. Buna göre;"1) Tutuklu ve hükümlü kitlesinin üçte birinden fazlasında var olan 7 rahatsızlığın dikkate alındığında, tecrit öncesine göre bu rahatsızlıklar ortalama 7 kat civarında artış göstermiştir. Yani rakamlara bakıp şunu kesin olarak söyleyebiliriz: Tecrit, fiziksel sornuları kat be kat artırmaktadır." (Tecrit; Yaşayanlar Anlatıyor, Selami Kurnaz, Boran Yayınevi)Tecritin sürüyor olması hastalıkları, ölümleri artırırken, diğer yandan da, tedavi etmeyerek, hastalıkların artmasına ve ölümlere neden olmuşlardır.Tecrit politikası ile tutsakları teslim almaya çalışan oligarşi tutsakların bilinçli olarak tedavisini engellemiştir.Bir hastalık halinde, hastane sevkleri engellenmiş ya da geciktirilmiştir. Tecrit ile tutsaklar teslim alınmaya çalışılırken, sağlık sorunu da tutsaklara karşı bir silah olarak kullanılmıştır.Oligarşinin tutsaklara bakış açısı ile doğrudan ilgilidir bu sorun. Hapishanelerdeki tutsakları insan olarak görmeyen, sağlığı tutsakların hakkı olarak görmeyen bu mantık elbette sessiz imhayı devam ettirecektir.Sessiz imha, teslim almayı tamamlayan bir politikadır. Bunun sonucudur ki, kolayca tedavi olacak hastalıklar tedavi edilmedi. Bundan dolayı tutsaklar yaşamını yitirdi, sakat kaldı. AKP, bu politikayı bugün sürdürmektedir.