MECLİSTE KÜRTÇE KONUŞMUŞ AAAA :) - YAZAR : AHMET ALTAN

Dün gazetelerin internet sitelerini okuyup da televizyonların haber programlarına bakınca sandım ki korkunç bir şey oldu. Konuşmalar, demeçler, sansürler... Ne olmuş? Ahmet Türk Meclis’teki grup toplantısında Kürtçe konuşmuş. Bizim ülkemizi şaşırtan gerçeğin özeti şu: Kürt, Kürtçe konuşmuş. Bir Kürdün Kürtçe konuşmasını büyük bir olay olarak gören bir ülkede yaşıyorum ben. Bakın size büyük sırrı açıklıyorum. Kürtler Kürtçe konuşur. Türkler Türkçe konuşur. İngilizler İngilizce konuşur. Fransızlar Fransızca konuşur. Beni kızdırırsanız böyle sayar giderim. Neden bir Kürdün Kürtçe konuşması bize bu kadar garip geliyor? Bill Clinton gelince, herkes onun bizim Meclis’teki İngilizce konuşmasını alkışlıyor. Ama Ahmet Türk’ün Kürtçe konuşmasına şaşıyor. İngilizce konuşulabilen bir Meclis’te neden Kürtçe konuşulamasın? Tabii ki farkındasınız bunun mantıklı bir açıklaması yok. Şöyle bir açıklama bulmuşlar: “Meclis’te ancak devletin resmen kabul ettiği diller konuşulabilir.” Aslında bu, “bizim Meclis’te Kürtçe dışında her dil konuşulabilir” anlamına geliyor. Ama bu “mantık oyunu” da artık yürümüyor. Çünkü, Kürtçe bizim resmen tanıdığımız Irak’ın “resmî” dillerinden biri. Şimdi ne olacak? Olacak bir şey yok. Kürtlerin Kürtçe konuştuğunu kabul edeceğiz. Kürtlerin Kürtçe konuşmasından daha doğal ne var? Ne olur Kürtçe konuşurlarsa? Devlet mi yıkılır? Eğer bu ülkenin vatandaşlarının bir bölümü anadilini konuştuğu için bu devlet batacaksa, bırakın batsın. Sadece “konuşarak” batırılacak bir memleket zaten ayakta kalmaz çünkü. Ama merak etmeyin hiçbir ülke birileri anadilini konuştu diye batmaz. Tam aksine, insanların anadilini yasaklarsanız memleketi batırırsınız. Amerika’da devlet dairelerinde hem İngilizce hem İspanyolca duyurular var. Neden? Çünkü devlet, insanlara hizmet etmek için kurulmuş bir teşkilat, Amerikan devletinin görevlerinden biri de İngilizce bilmeyen Latin kökenli vatandaşlarına en iyi hizmeti vermek. Onun için İspanyolca da yazıyorlar. Ve, inanmayacaksınız ama bu yüzden batmıyorlar. Türkiye de batmaz. Devlet dairelerine Kürtçe tabelalar koyarsak da batmaz. Mahkemeye gittiğinde yargıcın söylediğini anlamadığı için tercümana ihtiyaç duyan Kürt vatandaşlarınıza daha iyi hizmet vermiş olursunuz. Bir işe yarayacağını bilsem, yemin ederim dizlerimin üstüne çöküp yalvaracağım, “nolur bu saçma sapan işleri bir kenara bırakalım” diye. Yaşlandım, yakında Allahın izniyle ölüp gideceğim, hâlâ “Kürt, Kürtçe konuşur” diye yazı yazmak zorunda kalıyorum. Yazarlık açısından nasıl da utanç verici bir durum... “Ali topu bana at,” “Ayşegül ip atla” düzeyinde yazılar yazmayı kim ister? Böyle yazılar yazmayalım desem, bu saçmalığın altında öyle insani dramlar yaşanıyor ki yazmamak mümkün değil. Hapishanelerde Kürt mahkûmların aileleriyle Kürtçe konuşmaları yasaklanıyor. Mahkûmun zavallı annesi Türkçe bilmediği için çelik parmaklıkların arasından oğluna bakıp hiçbir şey söyleyemeden sessizce ağlıyor. Bir düşünün o anneyi... Bir düşünün o oğlu... Ahmet Türk de Diyarbakır hapishanesinde bu sahneyi aynen yaşamış, Türkçe bilmeyen annesiyle konuşamamış. Yemin etmiş o zaman, “resmî bir yerde Kürtçe konuşacağım” diye. Konuştu da... Bence de iyi etti. Her evlat annesine borcunu ödemeli. Diyorlar ki, “seçimler için yatırım yaptı,” yapsın ne olacak, diğerleri yapmıyor mu? Seçim zaten böyle bir şeydir. Seçmenini memnun etmeye çalışırsın. Seçimlerin iyi tarafı budur. Bilmiyorum, bu tuhaflıklardan ne zaman kurtulacağız? Ama işin iyi tarafı bu kez politikacılardan büyük tepkiler gelmemesi. Kürtçe konuşmayı “anayasa suçu” zanneden Meclis Başkanı’ndan başka kimseden öyle çok saldırgan açıklamalar duyulmadı. CHP’liler bile ılımlıydı. Eh, bu da bir şey. Demek yavaş yavaş öğreniyoruz. Kürtler, Kürtçe konuşuyor. Bunu öğrenene kadar ne acılar çekildi bu ülkede, bir ara sokaklarda bile Kürtçe konuşulmasını yasakladık, Kürtçe şarkı söylenmesini yasakladık. Yasak kalktı, ne oldu? Hayat normalleşip rahatladı. Ah ki ah, hâlâ bunları yazıyoruz. Hadi hep beraber... “Kürtler Kürtçe konuşur, Türkler Türkçe konuşur, kışın kar yağar, baharda yağmur olur, Ali topu bana at...”

0 Kommentare: