Tanıklar cunta dönemini anlattı


1980 askeri darbesini yaşamış, cezaevine konulmuş tanıklar, o dönemi ve o dönemde direniş ve eylemleriyle öne çıkmış devrimcileri anlattı.12 Eylül askeri darbesini protesto etkinlikleri kapsamında İnşaat Mühendisleri Odası'nda (İMO) , dün akşam Tanıklar Konuşuyor Forum'u düzenlendi. Cunta döneminde cezaevinde yaşananların anlatıldığı forumun başlangıcında, moderatör Yılmaz Kızılırmak bu etkinliğin Diyarbakır'da kontrgerilla tarafından katledilen Özgür Gündem muhabiri Hafız Akdemir'e adandığını söyleyerek, Akdemir'in yaşamıyla ilgili bir kesit sundu.'Başka bir gezegendi'Diyarbakır Cezaevi'nde beş yıl yatan Necmettin Salaz o dönemi anlattı. Diyarbakır Cezaevi'ne kampa gider gibi gittiğini belirten Salaz, Diyarbakır Cezaevi'ne götürülürken zihnindeki cezaevi profilinin farklı olduğunu orada devrimci insanlarla kalacağını düşündüğünü ve bu nedenle çok da üzüntülü olmadığını ifade etti. Ancak Diyarbakır Cezaevi'ne girdiğinde kendisini cehennemde sandığını dile getiren Salaz, şunları anlattı:'Başka bir gezegene geldiğimi düşündüm O zamanlar 21-22 yaşındaydım. İşkencede zaman sınırı yoktu. Askerler nöbetleşe işkence yapıp, dövüyorlardı. Benim ilk işkencem ne kadar sürdü bilmiyorum, bir süre sonra bayılmışım. Uyandığımda hücredeydim. ‘Dayak vaziyeti al' diye bir talimat geliştirmişlerdi. Bunun çeşitli yöntemleri vardı. Direnme şansımız yoktu ve tutsaklarda bu duruma karşı bir teslimiyet başlamıştı. Hücrede 19 gün kaldım, bu süre içinde 38 marş öğrendim. 19 gün sonra koğuşa götürüleceğimi öğrendim, orada koşullar daha iyidir diye sevinmiştim. Ama koğuş dedikleri meğer kampın esas başlangıcıymış. Koğuşta sekiz saat ful mesai dayak ve işkence vardı. Sabah kahvaltımız içinde mercimek tanesi olmayan çorbaydı. Yanında ekmek de vermiyorlardı. Kahvaltıdan sonra bizi dışarı çıkarıp, yazsa güneşin altında, kışsa soğukta dolap beygiri gibi döndürüyorlardı.''Onursuzlaştırmak istiyorlardı'Bir de b.k çukurları olduğunu belirten Salaz, askerlerin tutsakların başını bu çukura soktuğunu, nefesleri bitene kadar öyle tuttuklarını söyledi. Bu işkenceden sonra yapılan temizliğin ardından kontrolde başta b.k bulunması durumunda daha kötü bir işkencenin başladığını anlatan Salaz, açlıktan ve susuzluktan çıldıran arkadaşlarının olduğunu belirtti.Yaşadıklarının insanın insana yapabileceği şeyler olmadığını vurgulayan Salaz, 'Aslında onurumuza yöneliyorlardı. Diyarbakır cezaevinde örgütlerin önder kadroları vardı. Yapmak istedikleri onurumuzdan uzaklaştırmaktı' dedi.PKK'li tutsakların direnişleriBu durumun Mazlum Doğan ve Kemal Pir'lerin eylemleriyle sona erdiğini; Ferhat Kurtay, Eşref Anık, Necmi Önen ve Mahmut Zengin'in gerçekleştirdikleri ve tarihe 'Dörtlerin Gecesi' olarak geçen eylemle devam ettiğini belirten Salaz, 'Bu eylemler onurumuzu kurtardı. Teslimiyet sona erdi' dedi. Salaz, bu eylemlerle birlikte cezaevinde direnişlerin baş gösterdiğini ve devrimcilerin yeniden dik durmaya başladığını sözlerine ekledi.'Ayrım yapmadılar'12 Eylül'de Devrimci-Yol davasından yatan, tahliyesine 15 gün kalmasına rağmen PKK'li tutsakların başlattığı açlık grevine katılarak, yaşamını yitiren Orhan Keskin'le aynı dönemde aynı davadan yatan Gürcan Bahadır da o dönemi anlattı. Cezaevine Albay Esat Oktay geldikten sonra yemek duasının okutulmaya başlandığını, akşamları önce koğuşlarda dayak atıldığını sonra yemek duası okutulduğunu belirten Bahadır, duadan sonra bu sefer İstiklal Marşı'nın okutulmaya başlandığını söyledi. İşkencecilerin tutsaklar arasında Türk, Kürt, Devrimci, Solcu, PKK'li, ulusalcı ayrımı yapmadığını belirten Bahadır, sadece Mehmet Celal Bucak'a bir ayrımcılığın yapıldığını ifade etti. İşkencelerin üç yıl kesintisiz devam ettiğini dile getiren Bahadır, 21 Mart 1982'de Mazlum Doğan'ın gerçekleştirdiği eylemle direnişleri başlattığını ifade ederek, şöyle konuştu:'Ardından Ferhat Kurtay ve arkadaşları kendilerini yakarak direnişleri devam ettirdiler. Türkiye devrimci hareketinin tutsakları etnik ayrımcılık yapmadan, bu direnişlerde PKK'li tutsaklarla dayanışma içinde oldular. Tahliyesine 15 gün kala Kürt Ulusal Hareketi tutsaklarının açlık grevine katılarak şehit olan Orhan Keskin gibi diğer devrimci arkadaşlar da bu dayanışmayı gösterdiler.'TKPML davasından yatan ve cezaevinden çıktıktan sonra gerilla mücadelesinde yaşamını yitiren Erdoğan Karataş'ın kardeşi Ercan Karataş da 1979'da kardeşiyle birlikte Mamak Cezaevi'nde kaldıklarını belirterek, 11 Eylül gecesi ağır işkencelere maruz kaldıklarını söyledi. Daha sonra Malatya Cezaevi'nde kaldıklarını ifade eden Karataş, “Darbe döneminde Malatya cezaevinde teslimiyet vardı. Erdoğan da direnen arkadaşlardandı. Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra gerilla mücadelesine katıldı ve 1992'de şehit düştü” dedi.'Kapımız her gece kırılıyordu'28 Ocak 1982'de İzmit Kapalı Cezaevi'nde Ömer Yazgan, Mehmet Kanbur ve Erdoğan Yazgan'la birlikte idam edilen Ramazan Yukarıgöz'ün kardeşi Yılmaz Yukarıgöz de o dönemi anlattı. O dönemlerde evlerinin kapısının sürekli kırılarak açıldığın ve baskın yapıldığını belirten Yukarıgöz, kardeşinin infaz edildiği gece kapılarının çalındığını, kapıdaki polisin kendilerine cenazelerini alması için haber verdiğini söyledi. Yukarıgöz şunları anlattı:'Cezaevine gittik, diğer arkadaşların da aileleri oradaydı. Önümüze üç tabut koydular. Ömer Yazgan'ın cenazesi ise Ankara'ya gönderilmişti. Gece saat ikide mezarlıkta annem tabutu açmak istedi. Polisler izin vermedi, ancak annem tabutun üzerine atlayarak mührü kopardı. Ben de tabutun kapağını açtım, annem kardeşime sarıldı. Defne akrabalarımızın, arkadaşlarımızın yakınlarımızın katılmasına bile izin verilmemişti. Tören yapmamıza bile izin vermediler. Definden sonra annemi tutukladılar.'O dönemde Yukarıgöz ve arkadaşlarıyla aynı cezaevinde kalan Devrimci Yol davasından tutuklu olan Suat Arabacı da şunları söyledi:'İnfaz gecesi ben koğuşta kitap okuyordum. Diğer arkadaşlar uyuyordu. Başçavuş içeri girdi, bu arkadaşlarla konuştuktan sonra onları dışarı çıkardı. Ben itiraz ettiğimde, arkadaşları savcının çağırdığını söyledi. Ben de bu saatte savcının çağırmayacağını bildiğimden direnmeye başladım. Yüksek sesle arkadaşlarımızı götürüyorlar diye bağırdım. Koğuş kalktı. Arkadaşlarımızla görüştük, bize son sözlerini söylediler ve biz onları sloganlarla uğurladık.'ANKARA-ANF

0 Kommentare: