Barış Grupları Türkiye'ye giriş yaptı


Kandil ve Maxmur'dan gelen 34 kişilik barış ve demokratik çözüm grubu İbrahim Halil Kapısı'ndaki işlemlerin ardından Türkiye'ye giriş yaptı.Halil İbrahim Sınır Kapısı'nda Federal Kürdistan Bölgesi yetkilileri ile görüşen barış gruplarından 3 kişilik heyetin Türkiye tarafında merkez valisinin de bulunduğu yetkililer ile yaptığı görüşmenin ardından Türkiye tarafına geçti. Yanında getirdikleri mektup ile beraber Federal Kürdistan Bölge yetkililerinin tahsis ettiği iki otobüsle sınır köprüsünü geçti. Milletvekilleri ve avukatlarda grupları karşılamak için sınırda bekliyor. Grup üyelerinin sağlık kontrolünden geçirildikten sonra, savcılar tarafından ifadelerinin alınması bekleniyor.Öte yandan grupları karışlamak için sınıra giden, 1999 yılında Öcalan'ın çağrısı üzerine Kandil ve Avrupa'dan Türkiye'ye gelen birinci ve ikinci barış grupları üyeleri, içeri alınmadı. Grupları karşılamak için birçok ilden gelen ve aralarında barış grubu üyelerinin ailelerinin de bulunduğu yüzbini aşkın kişinin de TIR Garajı'ndaki bekleyişi sürüyor.İşte Barış ve Demokratik Çözüm Grupları'nın talepleri!Kandil ve Maxmur Mülteci Kampı'ndan Türkiye'ye giriş yapan Barış ve Demokratik Çözüm Grubu, taleplerini içeren bir mektubu da yetkililere vermek üzere beraberinde getirdiler. Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri, Türkiye hakları ve demokratik kamuoyuna yönelik olarak hazırlanan mektupta 9 madde halinde Kürtlerin dil, kültür ve kimlik talepleri yer alıyor.İşte Barış ve Demokratik Çözüm Grubu'nun mesajını ve taleplerini içeren mektup:Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Sayın Yetkililerine,Türkiye Halklarına Ve Demokratik Komuoyuna,Bizler, Kürt sorunun çözümü, onurlu bir barış ve Türkiye'nin demokratikleştirilmesi için başlatılan süreçteki tıkanıklığın önünü açarak sürecin gerçek bir barışla sonuçlanması için, Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısı üzerine, bu sürece mütevazi bir katkı sunmak için Türkiye'ye gelme kararını veren barış grubuyuz.Gelişimizin, 221. Maddeden yararlanma gibi bir amacı yoktur. Başta akan kanın durması, anaların ağlamaması ve barış içinde ortak yaşam zeminini güçlendirmek amacıyla kendi özgür irademizle yola çıktık. Bu adımımızda da görüldüğü gibi, sorunun kaynağı değil, çözümün tarafıyız.Türkiye çok önemli ve kritik bir süreçten geçmektedir. 29 Mart yerel seçimleri ardından gelişen demokratik açılım tartışmaları önemli bir düzeye ulaşmış bulunmaktadır. Önder Abdullah Öcalan'ın hazırlayıp sunduğu YOL HARİTASI verilmemiş olsa da yarattığı tartışma ekseni ve devlet yetkililerinin de bazı olumlu açıklamaları barış ve demokratik çözüm umutları güçlendirmiştir.Geniş kesimlerin henüz sınırlı bir düzeyde de olsa tartışma ortamına katılımları bile devleti ve toplumuyla Türkiye'nin, ciddi demokratikleşme, uzlaşı ve birbirinin haklarına saygı duyma ihtiyacının olduğunu açığa çıkarmıştır. Kürt Özgürlük Hareketinin büyük fedakârlıklarla tek taraflı eylemsizlik durumunu sürdürdüğü bir ortamda yürütülen tartışmalarla Türkiye toplumu Kürt toplumsal olgusu ve sorunuyla bir yüzleşme sürecine girmiştir. Bu gelişmeler Türkiye'nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü esas gündem haline getirmiştir. Türk ve Kürt toplumlarında sorunların şiddet temelinde çözülemeyeceği kanaati iyice hakim hale gelerek, sorunların çözüm yöntemi olarak demokratik siyasetin işletilmesinin önemi çarpıcı bir biçimde netleşmiştir.Biz barış için yola çıkan grup olarak tam da böylesi bir ortamda barış ve demokratikleşme sürecinin büyük bir ciddiyet, anlayış ve yaratıcı çözüm yöntemleriyle ilerletilmesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye'deki gelişmeler bunun için her zamankinden daha fazla imkân ve fırsat sunmaktadır. Kürt sorunun demokratik çözümü aynı zamanda bölgede de demokrasinin ve istikrarın anahtarı rolünü oynayacaktır. Bunun hayat bulması için, başta sorumlu güçler olmak üzere herkesin yüksek bir duyarlılık, özveri ve katılımla birlik içinde çaba harcayacağı umudunu taşıyoruz.Tabi ki koşullar ne kadar uygun ve elverişli olursa olsun, barış ve demokrasinin kendiliğinden gerçekleşmeyeceğini de biliyoruz. Özellikle Türkiye'nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünü engellemek için yoğun çaba harcayan şoven, milliyetçi, çıkarcı ve rantçı çevrelerin varlığı, barış mücadelesinin ne kadar zorlu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu güçlerin geliştirdiği çok yönlü saldırılarla demokratikleşmenin önü kesilerek Kürt sorununun demokratik çözümü engellenmek istenmektedir. Bu da “demokratik açılım” sürecinin başarıyla geliştirilmesinin önünde ciddi bir tehdit ve tıkanıklık oluşturmaktadır.Bu engelleri ve tıkanıklıkları aşıp tehditleri bertaraf edebilmek amacıyla sayın Abdullah Öcalan, yeni barış ve demokratik çözüm gruplarının Türkiye'ye gelmesi için çağrı yapmıştır. Önderimizin bu çağrısına cevap olmak için özgür irademizle barış elçisi olarak Türkiye'ye gelme kararı almış bulunuyoruz. Bu gelişimizin diğer bir nedeni de, hala üstü örtülmeye çalışılan gerçeklerin açığa çıkarılarak, toplumlarımızın tarihte olduğu gibi ortak yaşamı geliştirmenin zeminini daha da güçlendirmektir.Bazılarımız, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden ve yürütülen yanlış politikaların ağır sonuçlarını anı anına yaşayan Maxmur halkını temsil ediyoruz. 90'lı yıllarda köylerimiz dönemin Türk devlet güçleri tarafından uçak ve toplarla vurulması sonucunda, yakılıp-yıkıldı. Tüm bu saldırılardan korunmak amacıyla üzerinde doğup-büyüdüğümüz topraklardan göç etmek zorunda kalarak yıllarca en amansız koşullarda yaşam mücadelesi verdik. Birçoğumuzun yakınları uygulanan bu yanlış politikalar sonucu yaşamını yitirdi. Birçoğu da, dönemin devletin yetkilileri tarafından “faili meçhul” biçimde katledildi. Bu yakınlarımızın nasıl katledildiğini, cenazelerinin nerede olduğunu da hala bilmiyoruz. Binlercesi sakat bırakıldı. Yine yüzlerce yakınımız da, hala cezaevlerinde bulunmaktadır. Yaşanan sürecin tüm acı ve sıkıntılarını yaşamış Maxmur halkı olarak, tüm bu nedenlerden dolayı belki de bizim kadar hiç kimse kendi kimliğiyle özgürce ve barış içinde yaşamayı yürekten isteyemez.Bazılarımız ise, Kürt sorunun çözümsüzlüğün sonucu olarak yaşanan haksızlıkları, adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, Kürt sorununun demokratik çözümü ve halklarımız arasında eşit-özgür ve kardeşçe bir yaşamın gerçekleştirilmek için, yıllarca dağlarda en zorlu koşullarda ağır bedeller ödeyerek onurlu bir kimlik ve özgürlük mücadelesi yürüttük. Bu bizim var olma gerekçemiz oldu.Her çatışmalı sürecin bir diyalog, uzlaşma ve barışçıl çözümü de olmalıdır. Sorun anlaşıldıktan ve çözümü tartışılmaya başlandıktan sonra, çatışmayı karşılıklı olarak yürütmek değil, diyalog ile barışçıl çözüme ulaşma arayışında olmayı daha ahlaki ve ilkesel buluyoruz. Barışı ancak ve ancak ona inanların gerçekleştireceğine inanıyoruz. Benzer çatışmalı süreçleri yaşayan toplumlar nasıl ki, sorunlarını müzakere yoluyla çözdülerse, bizler de kendi özgünlüğümüzde ve aramızda sorunu uygar yol-yöntemlerle çözebiliriz.Bu nedenle de bizler kimi ciddi engelleri olsa da, başlatılan süreçte mevcut durumda yaşanan tıkanıklıkları aşmayı önemli bir görev olarak görüyoruz. Bu sorumluluk bilinciyle sürecin ilerletilmesi için Önderliğimizin çağrısına, halklarımızın barış umutlarına ve özgürce birlikte yaşama arayışına cevap olmak istiyoruz.Bu adımımızla Kürt sorununa barışçıl ve demokratik siyasi çözümün önünü açmak ve demokratik siyaseti işlevsel kılınmasını talep ediyoruz. Daha önce yaşanan benzer deneyimlerde olumsuz yaklaşıma rağmen atmış olduğumuz bu adımla Kürt halkının ve Önderinin barış ve demokratik çözümde ne denli kararlı, iyi niyetli ve ısrarlı olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oluyoruz.Tüm ilgili, barışsever kesimlerin attığımız bu barış adımına gereken değeri vererek, anlam biçeceğine ve onurlu bir barış yaklaşımına destek sunacağına inanıyoruz. Ve bu inancımızın bir sonucu olarak bu fedakarlığı göstererek ödenmesi gereken bedel ne ise ödemeye hazır olduğumuzu da belirtmek istiyoruz.Türk devlet yetkililerinin ve tüm barışseverlerin attığımız bu adımlar karşısında gereken sorumlulukla hareket edeceklerine inanıyoruz.Kısaca ve özce ortaya koyduğumuz mesajlarımızın pratikte hayat bulması ve ortak yaşam koşullarının olgunlaşması için en öncelikli taleplerimizi şöyle sıralayabiliriz;1-Önder Abdullah Öcalan'ın hazırladığı Kürt sorununun barışçıl ve demokratik siyasi çözümü için YOL HARİTASININ ilgili muhataplarına verilmesini ve tüm kamuoyuna açıklanması,2-Askeri ve siyasi alana dönük operasyonların durdurulmasını ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik siyasi çözümünün önünün açılmasını ve bu çözümün Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesine bağlı olarak Kürt halkının özgür iradesini esas alma temelinde diyalog ve müzakere yöntemiyle gerçekleştirilmesini,3-Türkiye demokratik ulusunun bir parçası olarak Kürt halk kimliğimiz temelinde ve anayasal güvenceye sahip olarak özgür, eşit ve birlikte yaşamak,4-Anadilimiz olan Kürtçeyi her yerde özgürce konuşmak, öğrenmek, geliştirmek ve tarihi değerlerimizi, kültürümüzü ve coğrafyamızı anadilimizde yaşamak,5-Çocuklarımızı Kürtçe adlandırmak, Kürtçe eğitmek ve büyütmek,6-Kürt halkı olarak tarihimizi, kültürümüzü, sanat ve edebiyatımızı özgürce yaşamak, geliştirmek ve korumak,7-Kendi kimliğimizle demokratik toplumsal örgütlenmemizi geliştirmek, demokratik siyaset yapmak ve kendimizi özgürce ifade etmek,8-Kürdistan'ın köy, kasaba ve şehirlerinde özel harekatçı, korucu ve polisin baskı ve zulmünden uzak, yeterli imkanlara kavuşmuş ve güvenlik içinde yaşamak,9-Türkiye'nin demokratikleşmesini ve bunun için sivil-demokratik bir anayasanın hazırlanmasını istiyoruz.Bu taleplerimiz temelinde, Kürt sorununun demokratik çözümünü, Türkiye'de barış ve demokrasi isteyen herkesle tartışmak ve birlikte çalışmak için bu adımı atıyoruz. Biz bu adımımızla tarihi yaşamaya geliyoruz. Adımımızın başarılı olacağına inanıyor ve bu temelde tüm barışseverleri saygıyla selamlıyoruz.Barış ve Demokratik Çözüm GrubuANF

0 Kommentare: