Gözümüz aydın. Davos fatihimizin ardından, nur topu gibi bir TEKEL fatihimiz oldu!

Dün, TEKEL işçilerinin MHP ve CHP Genel Merkezlerini ziyaret etme isteklerinin, polis barikatları ile engellenmesinin ardından CHP Genel Başkanı Deniz Baykal sahneye çıkarak, “İşçiler buraya gelemiyorsa, ben onlara giderim” dedi ve polis barikatlarını aşarak Hülya Koçyiğit edalarıyla TEKEL işçilerine koştu... Bir süre Türk-İş Genel Merkezi’nde kalan Baykal, işçilerin attıkları “Başbakan Baykal” sloganları ile coşagelmiş olacak ki, “Şimdi işçilerle birlikte otobüslere binip genel merkeze gideceğiz. İsterseniz engelleyin.” diyerek bu kez de Ulubatlı Hasan edalarıyla işçilerin önüne atıldı ve onları CHP Genel Merkezi’ne sağ salim ulaştırdı.İşçilerin başında cop eskiten, biber gazı ile nefes kesen polislerden çıt çıkamadı. Baykal, devlet “büyükleri” ile görüştü, “açıl susam açıl” dedi ve açıldı bütün kapılar. Eh kolay değil Baykal’a dokunmak. Ne de olsa O, ne DTP milletvekili, ne sokaktaki Kürt çocuğu, ne işini isteyen işçi-memur, ne tarlasını kaybetmemek ve mahsülünden ekmeğini kazanmak isteyen üretci köylü, ne dükkanının kapanmamasını isteyen küçük esnaf, ne atamasının yapılmasını isteyen genç bir öğretmen...“Baykal bizi de çaya götür”Yıllardır halkı suya götürüp susuz, çaya götürüp çaysız getiren Baykal bir anda işçi dostu bir zat-ı kamil oluverdi. İşçinin türlü hakkını gaspeden, özelleştirmeleri yerliler alırsa sorun yok diyerek alkışlayan Baykal gitmiş, yerine özelleştirmenin azılı düşmanı, işçinin kara gün dostu Baykal gelivermişti. Doğrusu artık alışılan bir hal almış durumda bu ucubelik, bu riyakarlık, gözlerimizin içine baka baka oynanan bu sahtekarca işçi dostluğu oyunu. Ama “yuh be, bu adamlar yalanda, arsızlıkta kendilerini aşmışlar” demekten de alıkoyamıyor insan kendisini. TEKEL işçileri üzerinden hükümete yüklenmek isteyen, bunu bir rant kapısı olarak değerlendirmek isteyen ve bu nedenle işçi dostu postuna giren yaşlı kurt Baykal, daha dün, CHP’li İzmir Karşıyaka Belediyesi tarafından işten çıkartılan ve bir aylık bir yürüyüşün ardından Ankara’ya ulaşan Kent AŞ işçilerini kapıdan çevirmiş, onlarla görüşmemişti.Bugün, TEKEL işçilerinin mücadelesini takdir, saygı ve hayranlıkla izlediğini söyleyen Baykal –gerçekten de sadece izliyor-, dün kapısına dayanan Kent AŞ işçilerinin mücadelelerini korku, öfke ve nefretle izliyordu. Neden mi, çünkü o işçileri işten CHP atmıştı...Bugün TEKEL işçilerinin mücadelesini polis zoruyla bastırmak isteyen AKP hükümetini eleştiren Baykal, 1995-1996’da hükümet ortağı iken bu işçilerin başından asker-polis jopunu eksik etmemişti...MHP de grev alanında. Ama bu kez kurşunlamak için değil!TEKEL işçilerinin eylemlerinin MHP tarafından ziyaret edilmesi ise trajikomik tabloyu tamamlar nitelikteydi. Yıllardır işçi, emekçilerin grev çadırlarını kurşunlamak için ziyaret eden MHP, şimdi grev çadırlarına destek ziyaretinde bulunuyordu! Sanırız bu, MHP’nin saldırmadığı ilk işçi direnişi olmasının yanı sıra, MHP tarafından desteklenen ilk işçi eylemi olarak da tarihe geçecek!Kazanmak için düzen partileri ile saflar ayrıştırılmalıTEKEL işçilerinin sergiledikleri kararlı direnişleri, bugün ülkemizin birçok yerinde devam eden diğer direniş ve grevlere de moral veriyor. TEKEL işçileri ile dayanışmak için maden işçilerinin iş bırakması, KESK ve diğer emek örgütlerinin, Türk-İş’in her gün yapacağı bir günlük iş bırakma eylemine ve kitlesel basın açıklamalarına destek vereceklerini açıklamaları da bir başka olumluluk. Ankara’nın ayazında biber gazına, joplara, tazyikli suya karşın yerlerinden kıpırdamayan TEKEL işçilerinin bu takdir-e şayan mücadelelerinin, CHP ve MHP gibi düzen partileri tarafından bir oy deposu olarak, hükümeti tuşa getirmenin bir aracı olarak kullanılmak istenmesi ise kaygı verici. TEKEL içisinin, mücadelesini kazanımla sonuçlandırması için, bu çürük yumurtalardan ayrışması, CHP ve MHP'nin de en az AKP kadar işçi-emekçi düşmanı olduğunu görmesi ve safları daha bir netleştirmesi gerekiyor.

0 Kommentare: