Bu Yürek susmadi ve Susmayacak sen Kavgada,Mücadelede ve yüregimizde yasiyorsun


'Bu haberi mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar' diyerek, Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenaze törenini izlemek için giderken gözaltında ve polislerce dövülerek katledilen Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, katledilişinin 13. yıldönümünde, anılıyor.Tarihler 8 Ocak 1996'yı gösterdiğinde Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenaze törenini izlemek üzere Alibeyköy'e giden, ancak 'Sarı basın kartı' olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmayan Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, haberi izlemekte 'ısrarcı' davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek katledildi. Devlet yetkilileri önce; 'Sandalyeden düştü', 'Duvardan düştü' dediler, ancak meslektaşlarının ve emekçileri olayın peşini bırakmadı. Metin Göktepe cinayeti, ilk günden itibaren basın tarihinde, devletin basına yönelik tutumunu gösterdiği kadar; gazetecilerin meslektaşlarına sahip çıkmasının ve halkın haber alma hakkını savunmasının önemli bir örneği olarak kayda geçti. Bu mücadelede; genç gazeteciler ile Metin'in gazetesi Evrensel, başta annesi Fadime Göktepe olmak üzere Göktepe ailesi ve avukatları ile Metin'in haberini yaptığı emekçiler en önde yürüdü. İlden ile sürülen Metin Göktepe davası, 'mahkumiyet kararı çıkan ilk gazeteci cinayeti' olarak basın tarihinde yerini aldı.katledildiği gün arkadaşları 'Bu Yürek Susmayacak' dediBasın tarihinde ve gazetecilerin mücadelesinde 'Metin'den önce Metin'den sonra' olarak formüle edilen bu durumun ilk işaretini; cinayetin işlendiği gün Metin'in gazetesi Evrensel'in çalışanları 'Bu Yürek Susmayacak' başlıklı ortak imzalı haberle ile şöyle diyordu: 'Aramızda en çalışkanımız, en fedakarımız, en yüreklimiz olan Metin Göktepe'nin kaleminin yerde kalmayacağını, onun artık basamayacağı deklanşörün üzerine yeni parmakların uzanacağını, sesini kesmeye ve yıldırmaya çalıştığınız Türkiye halkının basındaki sesinin susmayacağını haykırıyoruz. (...) Biz Evrensel çalışanları ve basının diğer yürekli gazetecileri birer Metin Göktepe'dir. Ellerinizdeki kan nasılsa artık saklanmıyor; Metin Göktepe'ler gibi gün ışığında ve ortada. Prometheus kendi küllerinden doğar, kimsenin gücü onu yok etmeye ve susturmaya yetmez.'Fadime Göktepe 13 yıldır son gülümsemesini hatırlayarak ayakta kalıyor8 Ocak'ta İstanbul Esenler'deki mezarı başında anılacak olan Göktepe'nin kendi halinde biri iken birden oğlunun katillerinin peşinde kendini bulan Fadime Göktepe de, hesap sormak için uzun ve zorlu bir yürüyüşe çıktı. Aradan geçen 13 yıla rağmen acıları hala taze olan Fadime Göktepe, defalarca gazetecilere anlattığı 'Oğlumun kahvaltısını hazırladım, kahvaltısını yapıp çıktı. Erken gel dedim dönüp yüzüme baktı, güldü. Bir daha dönmedi' sözleri o anı yaşar gibi ifade etti. 'Akşam bekledim gelmedi. Ne bilirdim oğlumu öldüreceklerini' diye isyanını yineleyen anne Göktepe, 'O hep güler yüzlüydü, eve geldiğinde bana gülümsemesi ile dünyalar benim olurdu, herkes çok severdi' cümlesiyle 13 yıla rağmen özleminin bir an bile geçmediğini haykırdı.'Metinimi devlet öldürdü'Anne Göktepe, Metin'in gazeteci olmasını ise şöyle anlattı: 'Bir gün eve bir gazete ile geldi ve artık bu gazetede çalışmaya başladığını söyledi. Arkadaşlarında gazetedeki çalışanlardan heyecanla bahsederdi. O zaman onun heyecanını anlamakta güçlük çektim ama şimdi daha iyi anlıyorum. O her zaman doğru ve ciddi işlerin içinde oldu. Haklının yanında haksızın karşısındaydı. Hiçbir zaman kötü bir iş yapmadı.' Oğlunun devlet tarafından öldürüldüğünü ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller ile İçişleri Bakanı'nın cinayetten birinci derecede sorumlu olduğunu belirten anne Göktepe, 'Devlet bunlar eliyle benim oğlumu öldürdü. Bu ülkede devletten habersiz hiçbir şey yapılmıyor. Bu devlete hiçbir zaman güvenmeyeceğim. İnsanları öldürüp çöpe atıyorlar. Çocuğunun ölüsün alamayan annelerde var bu ülkede' diye belirtti.'Sistem hala öldürüyor'Metin'in ağabeyi İbrahim Göktepe ise kardeşinin çocukluğunu mazide kalan hoş bir tebessümle anlattı. Metin'in sorumluluk sahibi, okul dışında çalışarak ailesine yardım eden bir çocuk olduğunu belirten ağabey Göktepe, 'Önce bir dergide çalışıyordu. Sonra Evrensel'de çalışmaya başladı. Muhalif basın çalışanlarının başına gelenleri bildiğimiz için hep bir tedirginlik içindeydik. Beklemediğimiz birşey değildi. Bu ülkede muhalif basından çok insan öldürüldü. Kardeşimde onlardan biriydi. Doğru bildiği yoldan gitti' dedi. Hala sistemin aynı şekilde sürdüğünü belirten ağabey Göktepe, 'Bu gün değişen ne hala Kürt halkını öldürüyor, kanla bombayla bastırıyor. TEKEL işçilerine saldırıyor. Ancak Metin burjuva basınında bile 'susarsam sıra bana gelecek' düşüncesini uyandırdı. O öldükten sonrada öğretmeyi sürdürdü' diye konuştu.İl il dolaşan Göktepe davasında adalet tam yerini bulmadı8 Ocak 1996 yılında haber takibi yaparken gözaltına alınarak götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda polisler tarafdan işkenceyle öldürülen Metin Göktepe'nin öldürülmesini uzun süre kabul etmeyen devlet görevlileri 'duvardan düştü', 'sandalyeden' düştü gibi gerekçeler sığındı. Ardından kamuoyu baskısı ile polisler hakkında İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görevli polisler hakkında dava açıldı. Dava 5 Temmuz 1996 tarihinde Adalet Bakanlığı'nın talebi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi'nin İstanbulda güvenlik sağlanamayacağı gerekçesi ile Aydın nakline karar verdi. Dava daha sonra Afyon'da görülmeye başlandı. 800 gün sonra 19 mart 1998 tarihinde Afyon Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı. Açıklamada 5 sanık hakkında 'kastı aşan adam öldürme' suçundan 7 yıl 6'şar ay hapis cezası verildi. 6 sanık beraat etti. Temyize gittikten sonra 20 Ocak 2000'de kararını açıklayan Yargıtay, 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırılan 6 polisten 5'nin cezasını onayladı. Göktepe davasında insan hakları savunucuları ve Göktepe ailesinin tüm girişimlerine rağmen İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar ve diğer emniyet yetkililerinin yargı önüne çıkarılmasını sağlamadıysa da, Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda darp eden görevlilerin ceza almalarını sağladı. DİHA

0 Kommentare: