HASTA TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK......

İSTANBUL (03.08.2009)- Devrimci tutsakların oluşturduğu Cezaevleri Merkezi Platformu, ciddi rahatsızlıklarına rağmen Adli Tıp raporları ile ölüme mahkum edilen hasta tutsaklara ilişkin bir açıklama yayınladı. “SESİMİZ YETERİNCE GÜR ÇIKARSA MUTLAKA BAŞARIRIZ. ” diyen tutsaklar dayanışma çağrısında bulundu.Hapishanelerde tecrit zulmüne karşı Cezaevleri Merkezi Platformu'nu oluşturan devrimci tutsaklar, hasta tutsakların serbest bırakılmasını istedi. MLKP, DHKP/C, Direniş Hareketi, MKP, TİKB ve TKP/ML dava tutsaklarının yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:BASINA VE KAMUOYUNATürkiye’de idam cezası kaldırılmıştır, ancak idam cezasını aratmayacak uygulama ve yaptırımlarla yüzlerce tutsak hapishanelerde ölüme mahkum edilmiştir. Son olarak Erzurum Hapishanesi’nde bulunan yurtsever tutsak İsmet Ablak’ın ölü bedeni ailesine teslim edilmiştir. Devlet adeta, fiili idam cezası uygulamakta, bu amaçla ölümcül hastalıkları bulunan ve tedavi olabilmeleri için mutlaka tahliye edilmeleri gereken tutsakları tahliye etmeyerek, tedavilerini geciktirerek ve engelleyerek ölüme mahkum etmektedir. Son olarak 6 ay içerisinde 7 tutsak öldürülmüştür. Onlarca tutsak aynı şekilde ölüme mahkum edilmiştir, gün gün ölüme yaklaşmaktadır.5275 sayılı CİK’in 16. maddesi hapishanelerde tedavisi mümkün olmayan tutsakların tedavileri amaçlı infazlarına ara verilmesini öngörmektedir. Hukuk devleti, demokrasicilik demagojilerine malzeme yapılmak amacıyla yasalarına böylesi maddeler konulmaktadır. Fakat uygulamada bu maddeler siyasi-devrimci tutsaklar için asla yaşama geçmemektedir. Halka karşı haksız savaşta kullandıkları ve teşhir olmuşlukları nedeniyle göstermelik olarak yargılamak zorunda kaldıkları kontrgerilla artıklarını bir bir tahliye ederlerken siyasi-devrimci tutsakların ancak ölüsü çıkabilmektedir hapishanelerden.19 Aralık 2000’de Hayata Dönüş adı altındaki katliam operasyonuyla açılan F Tipleriyle hücre tipi tecrit hapishaneleri faaliyete sokuldu. Tecrit-tredman uygulamaları ile tutsakların fiziksel ve ruhsal sağlıkları üzerinde ciddi olumsuz etkiler ortaya çıkmaya başladı. Tedavi hakkını tredmana tabi tutan tecrit politikası nedeniyle tutsaklar çoğu kez ölümcül sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmakta ve bu yolla ölümlerine neden olunmaktadır.Bu amaçla hapishane idareleri cumhuriyet savcılıkları ve adli tıp kurumu (teşhis ve tedavi merkezleri) anlayış birliği içinde hareket etmektedir. Güler Zere örneğinde bu işbirliği tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir. 4. evre kanser hastası olan Güler Zere’nin tedavisinin tutukluluk koşullarında mümkün olmadığı, ciddi yaşam riski bulunduğu nedeniyle derhal tahliye olması gerektiği yönünde 4 ayrı rapor bulunmasına rağmen, Elbistan Cumhuriyet Savcısı Orhan Irmak tarafından Zere İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne sevk edilmiş ve buradan “tutukluluk şartlarına devam edilmesi” yönünde rapor hazırlatılmıştır. Dr. Nur Birgen’in başında olduğu 3. İhtisas Dairesi Susurluk hükümlüsü İbrahim Şahin gibi kontra şeflerinin tahliye edilmesini sağlayan raporu hazırlamıştır. Ölüm Orucu eylemi gerçekleştirdiği nedeni ile Wernike Korsakof hastası olan ve hapis yatamayacak durumda olan hastalar hakkında “hapis yatabilir” raporları veren yine aynı kişinin başında olduğu 3. İhtisas Dairesi’dir. Kontrgerilla artıkları bu şekilde bir bir tahliye edilirken devrimci tutsaklar ölüme gönderilmektedir.Konu tüm ayrıntılarıyla basın yayın organlarında yer almıştır. Hukuksuzluğun, keyfiyetin nasıl hayata geçirildiği, devrimci tutsakların yaşam hakkının nasıl ellerinden alındığı ayrıntıları ile bilinmektedir. Bu hukuksuzluğun ve cinayetlerin sorumluları da bilinmektedir. Sorumlular emekçi halkın vicdanında mahkum edilmişlerdir.Ölümcül hastalıkları bulunan, hapislik koşullarında tedavisi mümkün olmayan tüm tutsaklar derhal serbest bırakılmalı, tedavileri önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır.Tedavileri engellenerek yaşam hakları ellerinden alınan tutsakların ölümünden sorumlu olan hapishane idareleri, cumhuriyet ve infaz savcılıkları ve tedavi merkezleri hakkında etkin soruşturmalar yürütülmeli, suçlular tespit edilerek hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdırlar. Tutsakların ruh ve beden sağlıklarını bozan, tedavi edilmesini tredman şartına bağlayan tecrit politikasından derhal vazgeçilmeli, insan yaşamını ve onurunu korumayı mümkün kılan infaz koşulları sağlanmalıdır. Tutsakların etkin teşhis ve tedavileri sağlanmalı, tüm yasal, idari ve keyfi engeller kaldırılmalıdır.Hapishanelerden ölüsü çıkan tutuklu ve hükümlü sayısı yüzlerle ifade edilecek boyutlara ulaşmıştır. Bu sorun hiç kimsenin görmezden gelemeyeceği boyuttadır. Tüm devrimci, ilerici, insan haklarından ve demokrasiden yana olan güçler tutsakların yaşam hakkını korumak. Tedavilerinin önündeki engelleri kaldırmak ve tecrit uygulamalarına son verilmesi için seslerini yükseltmelidir. Sistem tutsakları katletmek üzerine kuruludur ve ancak buna karşı mücadele edilerek tutsakların yaşam hakkı savunulabilir.Bu bilinçle hasta tutsakların katledilmesine ve adaletsizliğe karşı daha yüksek sesle haykıralım. Başta Güler Zere olmak üzere, Samet Çelik, Erol Zavar, Aynur Epli, Gazi Dağ, Gülizar Akın, Halil Güneş, Halil Yıldız, İsmet Ayaz, Memduh Kılıç, Nizamettin Akar olmak üzere yaşam tehlikesi bulunan tutsaklara özgürlük talebini daha yüksek sesle haykıralım.Sesimiz yeterince gür çıkarsa mutlaka başarırız!Güler Zere’ye özgürlük! Hasta tutsaklara özgürlük!

0 Kommentare: