Selendili Romanlar Yaşadıklarını DGH’lilere Anlattılar

DGH Manisa faaliyetçilerinin kaleme aldığı bir yazıyı ve Selendili Romanlarla yaptıkları röportajı sizlerle paylaşıyoruz.Ülkemizde özellikle son yıllarda artarak devam eden linç kültürü, devletin ve kolluk kuvvetinin desteğiyle artarak devam ediyor. Aslında sınıflar mücadelesini incelediğimizde, özellikle bizimki gibi faşist diktatörlüğün olduğu ülkelerde hâkim sınıfların pek sık başvurduğu silahlardan birisidir linç kültürü.Egemenler tarih boyunca sisteme muhalif kesimler üzerinde linç girişimlerini kullanmaktan hiç çekinmedi. Osmanlı’dan günümüze kadar devam ede gelmiş bu anlayışla devlet bir gruba veya şahsa karşı, özellikle halkın hassas olduğu konular üzerinde derinden yaptığı demagoji ve çarpıtmalarla halkın bilinci bulanıklaştırılarak, kışkırtmalar yoluyla saldırılar ve katliamlar gerçekleştirilmiştir.Osmanlı Devleti döneminde gerçekleştirilen Ermeni katliamı, yine Osmanlı’nın son dönemlerinde ve cumhuriyetin ilk yıllarında artarak devam eden ve günümüze kadar taşan Kürtlere yönelik imha ve inkâr politikası, Alevilere yönelik yapılan Maraş, Çorum, Sivas, Gazi ve daha niceleri belleğimizdedir.Özellikle hâkim sınıfların son yıllarda yaşadığı ekonomik krizlerle birlikte fatura yine ezilen emekçi halka kesilmiş ve çıkışın çareleri de yine özelleştirme, işten çıkarma, süresiz izin ve tüpten sigaraya, ekmekten ulaşım ücretlerine yapılan zamlar da bulunmuştur. Son bir aydır TEKEL işçilerinin direnişi egemen sınıfların tahtını sarsmaya başlamış ve egemenler cephesinde tedirginlik yaratmıştır. Bu gibi direniş mücadeleleri içerisinde ezilen emekçi halklarımız, krizden çıkışın çaresinin örgütlenmeden ve emek mücadelesinin yükseltilmesinden geçtiğinin bilincine varma açısından ilerleme kaydetmiştir. Tam da bu sırada hâkim sınıflar, bu gelişimi baltalamak, halkı kutuplaştırmak ve ayrıştırmak için kültür ve kimlik farklılıklarını dayatıp, saldırılarını tırmandırmıştır. Bu bizim hiç de yabancı olmadığımız yüz yıllardır kullanılan böl parçala yönet politikasının bir ürünüdür.Linç kültürü palazlanılarak tekrar tekrar kullanılmaya devam ediliyorSadece son bir ayda 9 tane linç girişiminde bulunulmuş.6 Aralık 2009'da üç öğrencinin tutuklanmasıyla başlayan Edirne'deki gerginlik uzunca bir süre devam etti. İstanbul'dan tutuklamaları protesto için kente gidenlere “PKK’lı oldukları” iddiasıyla MHP'li sivil faşistler ikinci kez linç girişiminde bulundular.Malatya'da son bir ay içerisinde Kuzey Kürdistan’ın illerinden gelen üç ayrı yolcu otobüsü taşlı saldırıya uğradı.Malatya merkez çevre yolu üzeri Eski Köy Garajlarına yakın bir mesafede meydana gelen olayda, Muş'tan Mersin'e gitmekte olan Sadullah Tekse yönetimindeki 34 BU 8953 plakalı yolcu otobüsüne 2 kişi taş atarak kaçtı. Olayda şans eseri herhangi bir yaralanma olmadı.Yine Malatya'da 15 Aralık gecesi de Urfa'dan Trabzon'a gitmekte olan Mustafa Özdemir yönetimindeki 61 S 0171 plakalı yolcu otobüsü seyir halindyken yola çıkan bir kişi otobüsün ön camına taş atmıştı. Çevreyolu Sanayi Üst Geçidi’nde meydana gelen olayda ön koltukta oturan yolculardan Yasin Mines yaralanmış, olayın faili de bulunamamıştı.26 Aralık'ta meydana gelen olayda ise, Bitlis'ten İstanbul'a gitmekte olan yolcu otobüsüne iki taş atılması sonucunda otobüsün ön camı kırılmıştı.4 Ocak’ ta Erzincan da gözaltına alınan arkadaşları için basın açıklaması yapmak isteyen Gençlik Derneği üyesi 18 kişi sivil faşist grubun saldırısına uğradı.6 Ocak'ta Mersin'in merkez Akdeniz İlçesi'nde iki lise öğrencisi arasında kavga çıktı. Kavga sonrası Arap ve Türk kökenli yüzlerce kişi Kürtlere linç girişiminde bulundu.7 Ocak Aksaray Üniversitesi'nde öğrenim gören 3 Kürt öğrenci akşam saatlerinde şehir merkezinde bulunan bir alışveriş merkezinin önünde 50 kişilik bir grubun saldırısına uğradı. 1'i ağır 3 öğrenci yaralandı.16 Ocak’ta Malatya’ da devrimci-demokrat yurtsever öğrencilere karşı polis ve faşist bir grup birlikte saldırdı.Linç kültürünün son kurbanı: RomanlarYaklaşık iki hafta önce linç girişiminin mağdurları Manisa’nın Selendi ilçesinde yaşayan romanlar oldu.DGH faaliyetçileri, bu insanlık dışı saldırıya maruz kalan Roman aileleri ile buluşarak onlarla röportaj gerçekleştirdiler.Yaşanan olayların nasıl gerçekleştiğini, yereldeki halkın nasıl örgütlendiğini, yerel yönetimde bulunan gerici anlayışın tavırlarını ve güvenlik güçlerinin tutumlarını soran DGH faaliyetçileri, detaylarda gizli olanları açığa çıkardı.İlçenin MHP’li belediye başkanının halkı, belediye hoparlöründen linçe çağırdığını ifade eden mağdur aileler, bu girişim sırasında yine belediyeye ait dozer ve kepçelerin kullanıldığını söylediler.Bu gibi saldırıların, emperyalizmin böl-parçala-yönet politikalarının bir parçası olduğunu vurgulayan DGH’liler, ezilen Romanların yanına olacaklarını ifade ettiler.Gerçekleştirilen röportajı aşağıda yayınlıyoruz.DGH: Olaylar nasıl başladı?Bir Roman: Yılbaşı günü benim oğullarım kahveye gittiklerinde, çocuklarımı kahveye almamışlar ve dövmüşler. “Bizde Çingenlere verilecek çay yok” deyip aşağılamışlar. Bizim çocuklar da kahveye gidince tartışmışlar, kavga çıkmış. Oğlumun kafasını yarmışlar. Haber geldi hastaneye gittik. Benim beyim oğlanı öyle görünce -kafası kanlar içinde- orada kalp krizi geçirdi, vefat etti. Bu olaydan beş gün sonra ben evde oturuyordum. Dışarı baktığımda insanlar toplanmıştı, bir şeyler olacağını anladık tabi. Zaten hemen olaylar patlak verdi. Taşlarla sopalarla saldırmaya başladılar. Evlerimizin camlarını kırdılar önce, sonra da yakmaya başladılar. Canımızı zor kurtardık.DGH: Bu olaylar başlamadan önce yerel halkın size karşı tavrı nasıldı?Bir Roman: Bundan önce herhangi bir husumetimiz olmadı. Biz burada 35 yıldır yaşıyoruz. Ama son bir yıldır huzursuzluk vardı. Bu MHP’li Belediye Başkanı ve bunun yanındaki 5 arkadaşı sürekli halkı bize karşı kışkırtıyordu. Yani biz de bazı insanlarla kavga ettik. Çünkü bize sürekli Çingene deyip aşağılıyorlardı. Pazarda mal varken yok diyorlar, kahveye gittiğimizde buraya Çingeneler giremez, Çingenelere çayımız yok diyerek bizi aşağılıyorlardı. Hatta biz dilekçe toplayıp savcılığa şikâyet ettik. Ama nasıl olduysa dilekçemiz bile ortadan kayboldu. Anlayamadık. Bu ne biçim adalet.DGH: Saldırı sırasında ilçedeki Kaymakam, güvenlik güçleri ve Belediye Başkanı ne yaptı?Bir Roman: Belediye Başkanı anons geçti “insanlar toplansın” diye. Belediye başkanının bu tavrından sonra zaten eve taşlar yağmaya başladı. Belediye’nin araçları da katıldı zaten bu vahşete. Dozer ve kepçeyle benim yeğenimin arabası parçalandı. Polisler hiç karışamadılar, yani izlediler, anca havaya ateş açıyor ama halk da biliyor bir şey yapmayacağını, dağılmıyorlar. Kaymakamı hiç görmedik. Ama belediye başkanı bizzat içindeydi. Zaten Alaşehir’i arayıp iki otobüs, ülkü ocaklarından, genç getirtmişti. Yoksa Selendi’deki halk bunu bir başına yapamazdı.DGH: Son dönemde yaşanan linç olaylarıyla ilgili neler söylersiniz?Bir Roman: Şimdi bir yerde insanların arasına din, dil, ırk, mezhep gibi farlılıklardan dolayı anlaşmazlık çıkıyorsa orada pek insanlık aranmaz. İnsani değerler olmayınca bu tür görüntüler ortaya çıkıyor. Bizim yaşadıklarımızı gördünüz. Fazla söze gerek yok.DGH: Peki devlet size yardım etti deniliyor. Bir yıllık kiranızı, erzakınızı ve bilumum giderlerinizi karşılayacak... Sizce bu yeterli mi? Geri dönmeyi düşünüyor musunuz?Bir Roman: Yok... Geri dönersek bu kez kesin kan çıkar; ama burada da rahat değiliz. Biz bir yıl sonra ne yapacağız. Bak halimize, hiçbir şey yok evde. Çulun üzerinde oturuyoruz. Bizim orada bir düzenimiz vardı. Benim evim var orada, burada neden kira vereyim. Dönmek isterim ama oradaki halkı kışkırtıyorlar yoksa onlar bizim dostlarımızdı. Beraber oturup yemek yerdik çay içerdik biz. Ama işte olaylar böyle olunca ne yapacağımızı bilmiyoruz hele biraz zaman geçsin…DGH: Tüm bu yaşadıklarınızdan sonra insanlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?Bir Roman: İnsanlar insan olduklarını unutmasınlar…

0 Kommentare: